Yalın Gündüz
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kültür Sanat
  4. Kimselerin vakti yok durup Cumhuriyeti anlamaya

Kimselerin vakti yok durup Cumhuriyeti anlamaya

Canım oğlum, yedi yaşına geldin, artık alfabeyle tanışma zamanı. Sana çok güzel bir haberim var: Senin en sevdiğin yazar olduğunu söylediğin Haydar Amcan geçtiğimiz sene yüzüncü yaşına basan Cumhuriyetimiz için bir alfabe hazırladı. Cumhuriyet ne demek mi?

featured
Player Alanı

Canım oğlum, yedi yaşına geldin, artık alfabeyle tanışma zamanı. Sana çok güzel bir haberim var: Senin en sevdiğin yazar olduğunu söylediğin Haydar Amcan geçtiğimiz sene yüzüncü yaşına basan Cumhuriyetimiz için bir alfabe hazırladı. Cumhuriyet ne demek mi? Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal’in onu “kimsesizlerin kimsesi” olarak tanımladığını yazıyor Haydar Ergülen. Buna rağmen yüzüncü doğum gününü kutladığımız şu yıllarda kurucu değerlerin altının oyulmakta olduğunu gören baban ve tüm sevdiklerimiz bir parça kimsesiz hissediyor oğlum. Kutuplaşmalar, krizler, çalkantılar, adaletsizlikler hepimizi yorgun düşürdü. Sanki Kasım 1928’de yepyeni bir alfabeyle tanışır gibi bizim de Cumhuriyet’in ABC‘sini yeniden okumaya, hatırlamaya, muhasebesini yapmaya ve temiz bir sayfa açmaya ihtiyacımız var.

İşte bu kitapta o en sevdiğin yazar oturmuş, alfabenin her bir harfinden Cumhuriyet tarihinde yer alan bir kişiyi, yer ya da kavramı seçip bazen tatlı tatlı bazen eleştirel bir dille birkaç sayfada anlatmış. Kimler kimler var bu alfabede oğlum, bir bilsen. Herkesten önde ve üstte Mustafa Kemal Atatürk var, Ulus Meydanı’na her gidişimde beni hâlâ heyecanlandıran heykeliyle. Biraz daha büyüyünce sen de çok daha yakından anlayacaksın ki, onun uygar bir toplum için verdiği mücadele ve devrimleri var; halkı “okuryazar yapmak, sonra kılık kıyafetini yenilemek ve evlerde bir öteberi olarak atılmış, itilmiş kadını ayağa kaldırmak, camdan dışarı bakmasını sağlamak, sokağa çıkarmak, er’inin arkasında değil asla, yanında asil bir Türk kadını olarak onunla birlikte yürütmek, dahası onu okullara yollayıp ardından da devlet dairelerinde, fabrikalarda çalıştırmak, Meclis’e sokmak, orada vekil yapmak, kürsüde konuşturmak, anadan atadan miras kalan malın mülkün paylaşımında erkeklerle eşit hisseye sahip kılmak gibi hayal bile edilemez yenilikler, değişimler”(sf. 85) var Cumhuriyet’in ABC‘sinde. Bir de bende hâlâ büyük hayranlık uyandıran, her vatandaşın dinini, duasını anlayabilmesi için aldığı ezanın Türkçe okunması kararı var. Ebedi dinlencesi Anıtkabir de var kitapta. Ama üzülme sakın, vücudu aramızda olmasa da, fikirleri ve yaratmak istediği toplumun düşüncesi bizlerin kalbinde yaşıyor. Ergülen’in Neruda’dan harika alıntısındaki gibi, “biz halkız yeniden doğarız ölümlerde”.

Türkiye denince akla gelecek neredeyse her isim bir yer buluyor bu alfabede kendine. E’de Ecevit, N’de Nâzım Hikmet, Ş’de Milli Şef İsmet İnönü, Ç’de Çoban (Süleyman Demirel), V’de Âşık Veysel, Z’de Zeki Müren bizi başharflerinden taşarcasına kitabın sayfalarında karşılıyorlar. Satır aralarında bu isimlere Cumhuriyet’e yön vermiş daha nice başka kişiler ekleniyor ve kitap tam da Ergülen’in istediği gibi asırlık bir resm-i geçite dönüşüyor.

Biliyorsun baban Ankaralı oğlum, ne hoş ki Haydar Ergülen bu güzel alfabenin ilk harfine canım Ankaramızla başlamış. O şair inceliğiyle ne demiş inanır mısın, Behçet Necatigil’in ünlü Çoklarından düşüyor da bunca / Eğilip alıyorum / Solgun bir gül oluyor dokununca, dizesini hatırlatıp, “Ankara o solgun güldür işte şiirdeki” (sf. 9). Çünkü yoktan var olan bir başkenttir Ankara. Cumhuriyet’in o ele geçmeyen, hep ötede bizim ona ulaşmamız için bekleyen çağdaş değerlerinin taşıyıcısı, daha iyi bir Cumhuriyet inancımızı dimdik ayakta tutan şehirdir. Ancak aynı zamanda bu ilk yüzyılda biz çabalayıp, elimizi ona dokunmak için uzatınca kurulan hayallerin saniyeler içinde bir gül gibi solduğu şehirdir de. Değerli Gülten Akın’ın ufkuna bu pencereyi açmadan alfabe biter mi: Ah kimselerin vakti yok / durup da “Ankara’yı” anlamaya, evet oğlum, aynı şekilde kimselerin vakti yok durup da “Cumhuriyeti” anlamaya… Çünkü Cumhuriyet, Gülten Akın’ın dizesindeki “ince şeylerle” eşanlamlıdır sevgili oğlum.

Sen de bu alfabeyi büyüdükçe sökecek, Cumhuriyet‘in incelikleriyle tanışacaksın canım oğlum, Mustafa Kemal’in bize hediye ettiği inceliklerle. Cumhuriyet alfabesi demek, türlü türlü kavramlarla hemhâl olmak demek bir yandan da. Haydar Ergülen, senin ancak büyüdüğünde gerçek içeriklerini anlayacağın G’den Gavur, İ’den İnkılap, M’den Muasır, Ö’den Öz, P’den Parya, H’den Halkçı, O’dan Ortadirek, İ’den İslam, L’den Laiklik, J’den Jandarma, R’den Rakı, Ü’den Üvey gibi kavramlar seçip tane tane anlatmış kitabında. Bu kelimelerin ortak paydası kitapta Ecevit’ten alıntılanan dizeyle anlatılabilir ancak: akşam kapı eşiğinde bir terli giysi gibi / soyunmak vardı derdinden evrenin. Ergülen’in seçtiği kavramları yanyana koyduğumuzda anlıyoruz ki ortak paydada o sonsuz evrenden önce derdinden soyunulamayan bir Cumhuriyet‘ten bahsedilmekte.
İşte böyle canım oğlum, ne iyi ki Haydar Ergülen böyle bir alfabe hazırlamış, durup da Cumhuriyet’i anlamaya vakit yaratılsın istemiş. İkinci yüzyılına girdiğimiz şu aylarda dilerim ki senin büyüyüp serpileceğin, kurucu değerlerin hevesle ve cesaretle yeniden gündeme alınıp sana özgür bir gelecek vaat eden bir Cumhuriyet’in taşlarını biz de döşemeye başlayalım. Cumhuriyet ikinci yüzyılında sana, Haydar Amca’nın kızı Nar’a ve o taşların döşendiği yolları sizler gibi ışıl ışıl aydınlatacak kuşağınıza emanet olsun yavrum!

Kimselerin vakti yok durup Cumhuriyeti anlamaya
Yorum Yap