Türkiye’de üretilip satışa sunulan veya yurtdışından ithal edilen ticari ürünlerin iç pazarda kolaylıkla dolaşımının sağlanması ya da ihracat amacıyla farklı ülkelere gönderilen ürünlerin takibinin yapılabilmesi, GS1 Türkiye’nin sunduğu barkod hizmetiyle gerçekleştiriliyor.
Satın alınan ürünlerin kasadan geçerken duyulan ‘bip’ sesi, GS1 Türkiye tarafından tanımlanarak uluslararası ticaretin dilini temsil eden barkodlar sayesinde ortaya çıkıyor. GS1 Türkiye bu kapsamda, barkod sisteminin içerisinde tuttuğu sınırlı bilgi nedeniyle tüketiciler ve kamu tarafından daha fazla bilgi talep edilmesi, aynı zamanda ürüne dair kaliteli bilginin sağlanması için QR sistemine geçme kararı aldı.
“ÜRÜNÜ SATMAK ÜRETMEKTEN DAHA ÖNEMLİ”
GS1 Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, ticaretin ortak dilinin, dünyaya açılan kapısının global standartlar olduğunu söyleyerek, “Dünyada her gün en az 20-25 milyar kez bu bip sesini muhtelif ortamlarda duyuyoruz. Nerede? Alışveriş kasalarında. Her ürün kasadan geçtiği anda ‘bip’ sesini duyuyoruz. Bunun bize faydaları ne? Biz buradan ne elde ediyoruz? Genel olarak baktığımız zaman ilk önce GS1 (global standartlar) nasıl başlamış? Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmış, sonra Avrupa Birliği’nde. Ve iki organizasyon aynı sistemi, aynı dili konuştukları için birleşiyorlar ve global standartlar-GS1 olarak hizmet vermeye başlıyorlar. Biz de Türkiye’de vakıf statüsüyle ‘GS1 Türkiye’ adı altında faaliyetlerimize devam ediyoruz. Firmalarımıza ticaretin ortak dilini sunuyor ve dünyaya açılan kapıları olarak hizmet veriyoruz. Bir ürünü satmak, üretmekten daha önemli. Üretimi yaptığınız anda içindeki ürünün cinsi, ağırlığı, teknik özelliklerinin tamamını tüketicilere sunmak, bu bilginin doğru akmasını sağlamak çok önemli. Sadece gıda sektörü olarak bakmak da doğru değil. Tekstil, elektronik, sağlık sektörü gibi birçok sektörde kullanılan, önemli bir avantaj sağlayan kodlama sistemi diye de görülebilir” dedi.
“İSRAFI ÖNLEYEN BİR SİSTEM”
Ender Yorgancılar, sözlerini şöyle sürdürdü; “Örneğin, bir ilaca baktığımızda; bu ilacın üreticisi, ürettikten sonra bunu ecza deposuna gönderiyor. Ecza deposunun yaptığı da eczanelere dağıtmak. Daha sonra bizler de reçete ile gidip, ilgili eczanelerden talep edip, satın alıyoruz. Eğer bu ilaçla ilgili herhangi bir üretim hatası var ise, son kullanıcının kim olduğu belli olduğu için toplatma sisteminin direk son kullanıcıya ulaşılabilmesi açısından çok büyük bir avantajı var. İkinci avantajı ise, herkes artık ihtiyacı kadar ilaç alıyor, özellikle reçeteyle alınan ilaçlarda adet belli olduğu için kullanabilecek süre de belli olduğundan; o süreye yakın reçetenin yenilenmesi de söz konusu oluyor. Bunu, israfı önleyen bir sistem olarak da değerlendirebiliriz. Koronavirüs aşısı ile ilgili Bakanlığımız her gün şu kadar vatandaşımızın aşı olduğunu, televizyonlarda açıkladı. Bu neyle takip edilebildi? GS1 barkodları ve aşıların üzerindeki kodlama sistemi ile gerçekleştirildi. Ülkede ne kadar aşı yapıldığını buradan takip edebilme imkânı çıktı. Bunun avantajı son tüketicinin yani halkımızın doğru ürüne, doğru bir şekilde tanımlanmış etiketi taşıyan ürünlere ulaşabilmesi, bunu kolaylaştırabilecek olan bir yöntem sunuyoruz. Şimdi bir üst versiyonuna geçmeye başlıyoruz.”
“117 ÜLKEDE KULLANILIYOR”
Karekod (QR) sisteminin 2027 yılında tüm dünyada kullanımının zorunlu hale geleceğini kaydeden Yorgancılar, “Mevcutta bizim barkod sistemimiz var. Barkod sisteminin içerisinde bulunan bilgilerin belirli bir konsepti ve sayısı var. Ancak QR kod sistemine geçildiği takdirde ürünle ilgili daha fazla bilgi, standart bilgiye ulaşma ve tüm ülke içinde satın aldığınız ürünlerin aynı ürün olduğunu karşılaştırabilme, görebilme imkanına sahip olunacak. Nasıl olacak bu? Yeni başlattığımız ürün verisi yakalama hizmeti bu işin ilk adımı olacak. Bize bir ürün geliyor. Gelen ürünü ilk önce kabul ediyoruz. Kabul ettiğimiz ürünü, etiket üzerindeki ağırlıkla aynı olup olmadığını teyit etmek için tartıyoruz. Daha sonra fotoğraflarını üç boyutlu olarak çekiyoruz. Üretici firmaya gönderip bunun onayını alıyoruz. Onayını aldıktan sonra bütün bilgileri bu sisteme yüklüyoruz. Nerede?
Global standartlar bilgi havuzunun içinde. Bunun başka bir avantajı daha var. Merdiven altı diye sürekli şikâyet ettiğimiz, kalitesiz ürünlerin sistemin içinde bulunduğu, özellikle kozmetik sektörü ile ilgili kalitesiz ancak sadece üzerlerinde bir marka ile piyasaya satılan ürünlerin önüne geçecek olan bir sistemdir. Bütün dünya bunu kullanıyor. Şu anda 117 ülkede var. Burada kullandığınız bir QR kod veya barkod sistemini bugün Hindistan’da da İtalya’da da Fransa’da da aynı şekilde, aynı kod ile orada geçirerek teyidini yapabilme imkânımız var. Bir malı üretmek çok önemli. Ama ürettiğiniz malı satmak çok daha önemlidir. Satarken iyi ve doğru bilgilerle tüketiciye ulaştırmak çok daha önemli bir hale geldi. GS1 bunun için vardır. Bütün dünya bunu kullanıyor. Biz de bunun ülkemizde yaygınlaştırılması için çaba sarf ediyoruz. Eğer yeni bir firmaysanız, yeni üretime başlamak istiyorsanız mutlaka GS1 Türkiye’nin www.gs1tr.org web sitesini ziyaret edin, gerekli bütün bilgilere ulaşma imkânınız vardır” dedi.
“ÜRÜNE DAİR KALİTELİ BİLGİNİN OLMASINI SAĞLAYACAĞIZ”
GS1 Türkiye Genel Müdürü Elif Bilgehan Müftüoğlu ise, GS1 Türkiye’nin ticari hayat için dijitalleşmenin tam ortasında olduğunu ifade ederek, “Marketlerde 50 sene önce raflardaki etiket tabancalarıyla teker teker fiyat yapıştırmadan, bugün kasasız alışverişe geldik. Bunu nasıl sağladınız derseniz, GS1 Türkiye’nin tekil bir tanımlayıcısı var. Ürünün üstüne koyduğumuz barkod numarası. 50 senedir bu barkod numarası oldukça işe yarıyordu. Fakat içerisinde tuttuğu sınırlı bilgi yüzünden, tüketiciler ve kamu daha fazla bilgi talep ettiği için artık QR kod sistemine geçiyoruz. 2027’de bütün dünyada GS1 destekli QR kodlara geçiş diye bir hedef var. Biz de GS1 Türkiye olarak bu hedefi sağlamak açısından hizmetlerimizi başlattık. Her yerde ürüne dair kaliteli bilginin olmasını sağlayacağız. Daha sonra bütün üreticilerimizin QR koda geçişini temin edeceğiz” diye konuştu.
“DESTEK VERMEYE HAZIRIZ”
Müftüoğlu, karekod sisteminin avantajları ile ilgili, “Avrupa Birliği’nin Paris Anlaşması’ndan gelen Dijital Ürün Pasaportu regülasyonu geliyor. 2027’den 2030’a kadar farklı sektörlere uygulanmaya başlanacak. Regülasyon der ki, Avrupa Birliği pazarına giren bütün ürün, ara ürün ya da ham maddenin bir dijital ürün pasaportu olacak. Artık ürünlerimiz de pasaportla girecek. Ve o ürün pasaportu tekil bir numara taşıyacak. O numara, ürüne dair bütün bilgiyi nerede, nasıl, kim tarafından üretildi, hangi hammadde kullanıldı, karbon emisyon ölçümü yapıldı mı, değeri nedir, çocuk işçi çalıştırıldı mı çalıştırılmadı mı gibi bütün bilgileri tutacak. Ve bu ürüne dair bilgi olacak, firmaya dair bir bilgi değil. Türkiye olarak ihracatımızın yüzde 41-42 seviyesi Avrupa Birliği pazarına olduğu için bunun firmalarımız tarafından çabuk entegre edilip bu regülasyona çabuk uyum sağlanması çok önemli. Biz de GS1 Türkiye olarak onlara destek vermek için çalışmalara başladık ve bunun elzem olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bir şeyi ürettiniz, sattınız ve ihraç ettiniz. O zaman asıl katma değeri alıyorsunuz. Dolayısıyla Türk ürünlerinin AB pazarında olması için dijital ürün pasaportuna şimdiden hazırlıklı olmanız gerekiyor. GS1 Türkiye olarak da destek vermeye hazırız” ifadelerini kullandı.