Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle kurulan ve Türkiye’nin pek çok sanatçısını yetiştiren Musiki Muallim Mektebi, Mamak Belediyesi tarafından restore edilerek sanat kurslarına ev sahipliği yapıyor.
Mamak Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Düğmeci’nin desteği ve Çamlıdere Belediye Başkanı Hazım Caner Can’ın koleksiyonunu hediye etmesi ile müzik araştırmacısı ve yazar Oğuz Elbaş tarafından tarihi binada kurulan Müzik Müzesi ise sanatseverleri müzik tarihinde yolculuğa çıkarıyor.
Müze hakkında AA muhabirine açıklamada bulunan Elbaş, uzun yıllar yüksek kimya mühendisi olarak çalıştığını, bu sürede müzik tarihi araştırmalarını da sürdürdüğünü söyledi.
Elbaş, 1990’lı yılların başlarından itibaren müzik araştırmalarına yoğunluk verdiğini anlatarak, 1992’den sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde danışman olarak görev yaptığı yıllarda 40 bin kilometre yol giderek Anadolu müzelerindeki müzikal değerleri fotoğraflayarak 2 bin fotoğraflık arşiv oluşturduğunu ifade etti.
Müzenin oluşturulması ve enstrümanların sınıflandırılmasının bu arşiv ve belgelere dayandığını belirten Elbaş, “Belgeniz yoksa sözünüz yoktur. Tevatüre dayalı anlatım dünyanın hiçbir yerinde değer bulmaz. Birinci öncelik olarak belge bulmanız gerekiyor. Bunun için çok çalışmanız gerekiyor.” dedi.
Anadolu’nun arkeoloji zengini olduğuna dikkati çeken Oğuz Elbaş, arşiv araştırması yaparken, 7 yıl çalıştığı Alman müzik arkeoloğu Werner Bachmann’dan ders aldığını söyledi.
“MÜZİĞİ ANLAMAK İÇİN ÇALGILAR YAPI TAŞIDIR”
Anadolu’nun, 12 bin yıllık müzikal geçmişi olduğunu aktaran Elbaş, Türkiye’nin bu zenginliğine sahip çıkması gerektiğini vurguladı.
Elbaş, “Müzik tarihimizi anlatan büyük bir müzik müzemiz yok, müzik tarihimize yönelik nitelikli yayın ve kitap yok. Yazılı dünya müzik tarihinde yer edinmemiş Anadolu’nun müzik tarihini artık anlatmamız, yayınlar yapmamız gerekiyor. Batı dünyasına kendi değerlerinizi anlatmak istiyorsanız belgelerinizin olması gerekiyor, müzik müzelerinizin olması gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Elbaş, müzenin Çamlıdere Belediye Başkanı Hazım Caner Can’ın çalgı koleksiyonu ile kendisinin arkeolojik dönem enstrümanlarından yaptırdığı bire bir replikasyonlardan oluştuğunu bildirdi.
Oğuz Elbaş, şu bilgileri verdi:
“Hindistan, Uzak Doğu, Avrupa, Afrika ve Anadolu’dan 100, 150 yıllık 300’e yakın enstrüman müzemizde sergileniyor. Çalgılar Çamlıdere’den geldiği zaman durumları hiç iyi değildi. Müzeden önce burada bir atölye kuruldu, 2 restöratör çalıştı ve tek tek tüm enstrümanlar onarıldı, cilalandı, restore edildi ve en sonunda sergilenebilir hale getirildi. Sonra çalgıları teşhir ve tanzim çalışmaları yaptık. Yer dar olduğundan bazılarını sunamadık, depomuzda sunulmayı bekliyor. Müziği anlamak için çalgılar yapı taşıdır. Müziği anlatmanız, sunmanız çalgılar sayesinde oluyor. Müzede çalgısal anlamda iki bölüm var. Biri bizim topraklarımızdan çıkan enstrümanları kapsıyor, diğeri de dünya çalgılarından oluşuyor.”
“TÜRKİYE 5 BİN YILDIR ZİL ÜRETİYOR”
Müzenin ilk teşhir alanında arkeolojik çalgıların yer aldığını belirten Elbaş, “Bu bölümde dünyanın en eski zilleri var. Çalpara ismi verilmiş. Bunların bire bir imitasyonlarını getirdik müzeye. Dünyanın en iyi zilleri halen Türkiye’de yapılıyor. Türkiye, 5 bin yıldır zil üretiyor. Müzenin ilk bölümünde raspa, Hitit dönemine ait darbuka, Hitit arpı ve Hitit dönemine ait bir de bağlamamız var” diye konuştu.
Her enstrümanın da müze için uygun olmadığını belirten Elbaş, şunları kaydetti:
“Çalgının, yapımcısı, çalan kişi, dönemi anlatan yapım tekniklerini üzerinde taşıyor olması ve eskiliği ile pek çok kriter eseri müzelik hale getiriyor. Mesela İstanbul’da Zeki Bülent Ağcabay’ın elindeki eserler müzelik, son derece harika. Kıymetli sanatçıların çalgıları var. O eserler burada görünebilirse çok güzel olur. Bizim zengin müzik tarihimizi, Cumhuriyet’in ilk konservatuvarında göstermemiz çok kıymetli. Saraylarımızdaki enstrümanlara da bakım yapmamız, değer vermemiz gerekiyor. Dünyadaki müzik müzelerinin tamamı şatolardan, saraylardaki çalgıların toplanması ile yapılmıştır. Çalgı bakmak çok zordur, özel ihtisas ister. Çalgı bilimi diye bir alan var ve çok detaylı çalışma istiyor. Hava, iklim koşulları enstrümanın yaşamasını etkiliyor.”
Mamak Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Düğmeci de müzeye ev sahipliği yapan Musiki Muallim Mektebinin Türkiye Cumhuriyeti’nin konservatuvarı ve ilk müzik öğretmen okulu olduğunu belirterek, binanın 1924’ten 1983’e kadar, 1939’da ismi Devlet Konservatuvarı olarak değiştirilerek eğitim verdiğini söyledi.
Düğmeci, Türkiye’deki kıymetli pek çok sanatçının Musiki Muallim Mektebinden mezun olduğunu belirterek, “Sanatçılarımız buraya geldiğinde gözyaşlarını tutamıyorlar. Çok güzel anıları var. Biz de onların anılarını yaşatmak için mekanı koruyoruz.” dedi.
Mehmet Düğmeci, 1983’ten 2005’e kadar Mamak Belediyesi Hizmet Binası olarak kullanılan konservatuvarı, 5 yıl önce göreve geldiklerinde incelemeye aldıklarını ve restore ettiklerini aktardı.
Düğmeci, şöyle devam etti:
“Binayı aslına uygun, aslına yakışır bir şekilde hizmet versin diye restore ettik. Sanatçılarımız tamamen eskisinin aynısı gibi olmasını istiyor ama bu mümkün görünmüyor. Mezunlarımızın, sanat camiamızın memnun kalacağı, onların mutlu olacağı, geçmişine özel bir yere dönüştürmekti esas amacımız ve bu yolda da önemli gelişmeler kaydettik. Restore ettik ve yine bir sanat mekanı olarak kullanıyoruz. Enstrüman kursları, tiyatro kursu veriyoruz. Yaklaşık 300 gence tiyatro kursu veriyoruz. Geleneksel sanatlarımızın kursları veriliyor. Musiki Muallim Mektebinin kimliğine uygun başka bir şey yapmamız gerekiyordu o da müzeydi ve onu da başardık.”
Bu okulun kimliğine uygun olacak şekilde opera ve tiyatro müzesi kurmak istediklerini kaydeden Düğmeci, “Enstrüman Müzemizi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müzeler Genel Müdürlüğü envanterine kayıt ettirmek için başvurumuzu yaptık. Resmi açılışı yapılmadı ama ziyarete açtık” dedi.
Oğuz Elbaş’ın Türk müzik kültürüne büyük hizmetleri olduğunu belirten Düğmeci, Elbaş’a ve Çamlıdere Belediye Başkanı Hazım Caner Can’a teşekkür etti.
Müzede, kaval, kemane, kemençe, bağlama, cura, koltuk davulu, darbuka, çıngırak, zilli tef, çömlek darbuka, klasik kemençe, ut, lavta, kanun gibi Anadolu çalgıları ile flüt, org, ağız orgu, melodika, armonika, ağaç flütü, marakas, conga, düdük, tef ve gitar, zither, akordiyon gibi farklı materyallerden yapılmış yabancı menşeli enstrümanlar bulunuyor.