Geçtiğimiz günlerde, “Ölünce Beni Kim Yıkayacak?” sloganıyla dikkat çeken afişler, toplumun geniş kesimlerinde şaşkınlık yarattı. TRT’nin dijital platformu tabiide yayınlanacak olan Gassal dizisinin tanıtımı için hazırlanan bu reklam kampanyası, kullandığı yöntem ve mesajla eleştirilerin hedefi oldu. Özellikle genç bireylerin yoğun olduğu bölgelerde bu tür afişlerin yer alması, etik ve psikolojik açıdan tartışmayı hak ediyor.
Bu sloganın, özellikle gelişim çağındaki bireyler üzerindeki etkileri göz ardı edilemez. Ortaokul ve lise çağındaki gençler, ölüm gibi ağır ve soyut kavramlarla başa çıkma aşamasındayken, böyle bir mesajla karşılaşmanın korku ve kaygıyı tetikleme riski yüksek. 1948’de Maria Nagy’nin Çocuklarda Ölüm Algısı konusunda yaptığı çalışmaya göre, çocuklar ölüm kavramını somutlaştırmakta zorlanır ve bu tür ani karşılaşmalar, duygusal yüklerini artırabilir.
Ayrıca Erikson’un Psikososyal Gelişim Teorisi de gençlerin bu tür travmatik unsurlarla karşılaşmasının kişilik gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerini anlamada önemli bir referans olabilir. Erikson’a göre, ergenlik dönemi kimlik gelişimi açısından kritik bir evredir ve bu tür yoğun mesajlar, bireylerin içsel çatışmalarını derinleştirebilir.
Şok etkisi yaratmaya dayalı reklam stratejileri, genelde farkındalık yaratmayı amaçlar. Ancak bu yaklaşım, etik ve toplumsal sorumluluk ilkeleriyle çelişebilir. Ölüm gibi hassas bir konu, “dikkat çekici” bir araç olarak kullanıldığında hem bireysel hem de toplumsal sınırları zorlayan bir nitelik taşır. Bu bağlamda, “Ölünce Beni Kim Yıkayacak?” afişlerinin, özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki uzun vadeli etkileri göz önüne alınarak planlanması gerekirdi.
Ölüm üzerinden şok yaratmayı amaçlayan bir kampanya, modern tüketim kültürünün en hassas insani duyguları bile araçsallaştırabileceğini gözler önüne seriyor. Bu durum, yalnızca bir reklam stratejisi başarısızlığı değil, aynı zamanda toplumun etik ve duygusal sınırlarını zorlayan bir sorun olarak değerlendirilmelidir.
“Reklam kampanyaları güçlü bir etki yaratmayı hedefler. Ancak bu süreçte toplumsal hassasiyetleri ve etik ilkeleri göz ardı etmek, reklam verenin sorumluluğunu artırır” Bu sözler, iletişim etiği üzerine çalışan birçok uzman tarafından sıkça vurgulanır ve bu kampanya için de geçerlidir. Bu tür kampanyaların yaratıcı süreçlerinde, toplumun duygusal hassasiyetleri ve psikolojik etkileri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Reklam ajansları kadar, bu kampanyaları onaylayan kurumlar da etik sorumluluklarından kaçınamaz. “Ölünce Beni Kim Yıkayacak?” afişlerinin yarattığı etki, bir reklam kampanyasının ötesinde, topluma yönelik bir sınav niteliğindedir.