Siyasal İletişimci Ozan Balık CHP kurultay soruştırması ve genel siyasat üzerine gündem değerlendirmesinde bulundu.
İLERİ DEMOKRASİDEN GERİYE DÖNÜŞ: AKP’NİN CHP’Yİ DİZAYN ETME ÇABASI
AKP, iktidara gelmeden önce askeri vesayete, darbelere ve yasaklara karşı özgürlükçü ve demokratik bir muhafazakâr anlayış ile siyaset sahnesine çıkmıştı. “İleri Demokrasi” söylemiyle güçlenen bu politik duruş, zamanla yerini otoriterleşme eğilimlerine ve muhalefeti kontrol altına alma girişimlerine bıraktı.
Bugün geldiğimiz noktada, iktidar partisi yalnızca devletin tüm mekanizmalarını kendi lehine kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda muhalefeti yönlendirme çabasına da giriyor. Bunun en net örneği, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) iç dinamiklerine yönelik iktidar kanadından gelen yönlendirmeler ve müdahale girişimleridir.
ERDOĞAN’IN SİYASİ YASAĞI NASIL KALKTI?
AKP’nin bugünkü CHP’ye yönelik müdahale çabalarını anlamak için geçmişe bakmakta fayda var. 2002 seçimleri sonrasında Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesi önündeki engelin kaldırılmasında en büyük katkıyı sağlayan parti CHP olmuştu. O dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın desteğiyle anayasa değişikliği yapılmış, Erdoğan’ın siyasi yasağı kalkmış ve Siirt’te tekrarlanan seçimlerle milletvekili olması sağlanmıştı.
Ancak aradan geçen yıllar içinde AKP, kendisine bu yolu açan CHP’yi sürekli hedef alarak siyasi rekabeti otoriter yöntemlerle şekillendirme çabasına girişti. Özellikle CHP’nin kurultay süreçleri ve iç tartışmaları, iktidar için adeta bir müdahale alanına dönüştü.
İKTİDAR MEDYASI ÜZERİNDEN ALGI OPERASYONU
Bugün AKP’ye yakın medya organları, CHP’nin iç seçim süreçlerine doğrudan müdahil olarak kamuoyunda belirli algılar yaratmaya çalışıyor. “CHP’de kriz”, “CHP parçalanıyor” gibi başlıklarla gündeme getirilen haberler, aslında muhalefeti zayıflatmaya yönelik bir algı operasyonunun parçası.
İktidarın amacı, CHP’yi halkın gözünde zayıf ve yönetilemez bir parti gibi göstermek. Bunun en somut örneği, belediyelere yönelik başlatılan soruşturmalar ve kayyım politikalarıdır. Yerel yönetimlerde halk iradesini yok sayan bu anlayış, AKP’nin otoriterleşme sürecinin ne kadar derinleştiğini de gözler önüne seriyor.
31 MART ÖNCESİ CHP’Yİ ZAYIFLATMA ÇABASI
31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken, AKP’nin CHP’ye yönelik hamleleri daha da belirgin hale gelmiş durumda. Ekonomik kriz ve yönetim zafiyetleri nedeniyle iktidarın halk desteği zayıflarken, CHP’nin alternatif bir güç olarak yükselmesi iktidar için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu yüzden AKP, muhalefeti içeriden parçalama ve etkisizleştirme stratejisini devreye sokmuş durumda.
Ancak bu girişimler, CHP’nin iç dinamiklerini bozmak yerine tam tersine parti içi dayanışmayı artırabilir. Türkiye siyasetinde muhalefet ne kadar güçlü ve birlik içinde olursa, otoriterleşme eğilimlerine karşı o kadar dirençli bir tablo ortaya çıkar.
SONUÇ: AKP ÇARESİZLİĞİNİ CHP’Yİ HEDEF ALARAK GİZLEMEYE ÇALIŞIYOR
AKP’nin CHP’ye yönelik müdahale çabaları, aslında iktidarın çaresizliğinin bir göstergesi. İktidar, halkın gerçek sorunlarına çözüm üretmek yerine muhalefeti dizayn etmeye çalışarak siyaset sahnesindeki hâkimiyetini koruma çabasında. Ancak bu tür stratejiler, sadece AKP’nin çöküş sürecini hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
CHP’nin bu süreçte en büyük sorumluluğu, parti içindeki sağduyuyu koruyarak, halkın gerçek sorunlarına çözüm üretmeye odaklanmak olmalıdır. Çünkü AKP’nin en büyük korkusu, birlik içinde ve halktan yana güçlü bir CHP’dir.