Cinsel istismar ve fuhuş ağı kurmak suçlamasıyla tutuklanan ve cezaevinde ölü bulunan Epstein skandalına ilişkin detaylar ortaya çıkmaya devam ederken Türkiye’deki Adnan Oktar ve cemaati tekrar gündeme geldi.
Oktar’ın 90’ların sonunda Silivri yakınlarında kurduğu “Günah yalısını” ve dava ile birlikte oraya ilişkin elde edilebilen sınırlı bilgileri hatırlatan gazeteci Barış Terkoğlu, Epstein’ın adasıyla benzerliklerini gündeme taşıdı.
Cumhuriyet’teki köşesinde “Türkiye’deki Epstein yalısı” başlığıyla yazdığı yazıda Terkoğlu, şu ifadelere yer verdi:
“Epstein’ın adasıyla Oktar’ın ‘yalısı’ arasındaki en önemli benzerlik içerde kayıt alan kameralardı! Oktar’ın yalısındaki odalarda, özel sistemlerle yerleştirilmiş gizli mikro kameralar vardı. Oktar yargılamaları sırasında açığa çıkanlara göre, bu binada yüzlerce kişi istismar edildi. Tıpkı ABD’deki gibi, çok sayıda ünlü isim burada ağırlandı, en özel anları kaydedildi.
Görüntüler iki işe yarıyordu. İstismara uğrayanlar kaydedilmenin korkusuyla susuyor, VIP kişiler ise kaset korkusuyla itaat ediyordu.
GHİSLAİNE MAXWELL VE DİDEM ÜRER BENZERLİĞİ!
En merak edilen ise dosyada adı geçen Türkler. Bunlardan biri olan Banu Küçükköylü’nün, Adnan Oktar grubuyla ilişkisi olduğunu duyunca, şaşırmadım. Gerçekten de Oktarcıları tanıyanlar da bu ilişkiyi teyit ettiler. Anlattıklarına göre Küçükköylü, Oktar’ın prenslerinden Hasan Basri Güner’in sevgilisi olarak bir dönem gruba katılmıştı.
Epstein’ın iki numarası bir kadın, Ghislaine Maxwell’di. Oktar’ın da Didem Ürer.
Bir zamanlar politikacılarla iç içe olan, İslamcıların omuz omuza durduğu, ‘cemaat’ olarak saygı gösterilen Oktarcılar, faaliyetlerine 2018’e kadar devam etti. İstismarla suçlanan Epstein cezaevinde intihar ederken, aynı suçtan hüküm giyen Oktar yaklaşık 6 yıldır hapiste. Silivri’deki “günah yalısı”na yakın cezaevinde kalıyor”