Ahmet Mümtaz Taylan’ın NTV ekranlarında yayınlanan ‘Empati’ isimli programının bu haftaki konuğu Işıl Yücesoy oldu.
Yönetmenliğini Arsen Gürzap’ın üslendiği, İzzeddin Çalışlar’ın yazdığı ‘İzninle’ oyununu anlatan Işıl Yücesoy, “Epey emekli, ilmik ilmik giden bir iş oldu ama çok keyifliyim. En son 25 yıl önce tiyatro yapmışım yani şehir efsanesi o devirlerde elimizde bir kanıt yok, bir kanıt bırakmak istedim” dedi.
‘BABAM, HAYATTA KISKANDIĞIM TEK ERKEKTİ’
Ahmet Mümtaz Taylan’ın “Baba ne demek senin için?” sorusuna Işıl Yücesoy, “Benim için çok önemli, babam hayatta tek kıskandığım erkekti. Ondan çok feyz aldığım bir adamdı. Müzisyen bir adamdı. Baba bir sırttır, çok şey öğreneceğin bir yerdir. Ailem konusunda çok şanslıyım. Babamı 57 yaşında vefat etti, çok erken yaşta kaybettik. Babam piyanonun önünde ateş gibi olurdu, çok kıskanırdım” yanıtını verdi.
‘MÜZİKSİZ BİR HAYAT DÜŞÜNEMİYORUM’
Şarkıların ruhta ne tür bir etki bıraktığı, bazı acıları iyileştirme gücü olup olmadığı hakkında konuşan Yücesoy, “Ben şarkı söyleyerek hayat bulmuş bir insanım. Müziksiz bir ömür düşünemiyorum. Şarkının sözleri benim için çok önemlidir, bana dünyanın en güzel bestesini getirseler eğer şarkının sözleri beni vurmuyorsa, bana geçmiyorsa ben onu yapamıyorum” diye konuştu.
‘KEŞKE HABER VERSEYDİ’
Ahmet Mümtaz Taylan’ın “Rahmetli Zeki Müren’in Bir Evet Yeter’i senden izin almadan kendi albümünde okuduğunu biliyorum. Bu davranış karşısında sen ne yaptın?” sorusuna Işıl Yücesoy şu yanıtı verdi:
“Zeki Bey çok kendine münhasır bir beyefendiydi. Birkaç tane Zeki Bey gelmez. Bir dostluğumuz da oldu, uzun zaman beraber olduk, iki defa birlikte çalıştık Lunapark Gazinosu’nda. Ona yakıştıramadım sadece çünkü sanatçıya çok ciddi özen gösteren bir insandı. Biz programa başladığımız zaman o gelir saat 6:30’larda 7:00’lerde herkesin sırtını sıvazlar öyle sahnelere göndermiş farklı bir adamdı. Seyircisine çok saygı gösteren bir insandı. Buna kimse inanmaz, ben programlarımda hep anlatıyorum çiçekler gelirdi o zaman binlerce, böyle smokin diktirilir çiçekçiye eline eldiven takılırdı, olurda burasında bir siyah olur bir şey olur da Allah korusun seyirci önden görür diye. Bu da yetiyor mu, yetmez ayakkabının altına bütün kavuçuk konulurdu patırtı yapmasın salonda diye.
Böyle bir adamdan böyle bir şey bekleyemedim ama helal olsun çok da güzel okumuş. Bana da ait değil, benim bestem değil bir şeyim değil ama ben yapmışım, yeni yapmışım benim hiç haberim olmadan da bunu yaptı. Çok şaşırdım onunla bu konu hakkında hiç konuşmadım çünkü ben hiyerarşiye çok inanan bir kadınım. O sevdiyse ne büyük gurur ama keşke haber verseydi diyorum. Şimdi bunu adet haline getirdiler, benim emeğim nerede? Benim döktüğüm para, benim çabalarım, o şarkıyı bulmak için vermis olduğum çabalar herkese duyurmak için. Bugün bütün samimiyetimle söylüyorum zamansız şarkılar diye bir proje yapıyorum, ne söylüyorsam hepsinin arkadaşlarımın izinleri vardır, haberleri vardır.”