Tarihi 6 bin yıl öncesine dayanan, Anadolu’nun ilk yazılı tabletlerinin bulunduğu Kültepe Kaniş Karum Ören Yeri‘nde, 4 bin 300 yıllık örgülü hasır bulundu.
Kültepe Kazı Başkanı Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, “Bu sene in situ dediğimiz yani yerinde kalmış vaziyette bir hasır çıkıyor. Tabi malum hasır sazdan, kamıştan yapılmış bir eleman ve bu kadar uzun bir dönemde yaşamış olması mümkün değil. Zaten biz artık neredeyse toz gibi izlerini çıkarmaya çalışıyoruz. Onu çıkarabilirsek müzede sergilemeyi de düşünüyoruz. Eğer, tam anlamıyla örgüsünü ve bu yapısını kaldırabilirsek güzel bir örnek ortaya çıkacak” dedi.
Anadolu’nun ilk yazılı tabletlerinin bulunduğu Kültepe Kaniş Karum Ören Yeri, kent merkezine 24 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Hititlerin Anadolu’da kurduğu ilk kentin kalıntısı olan höyük ve onu saran karumdan oluşan Kültepe Ören Yeri’nde, yönetim binaları, dini yapılar, ev ve dükkan ile atölye kalıntıları yer alıyor. 1948 yılından bu yana ören yerinde devam eden kazı, restorasyon ve envanter çalışmaları, Kültepe’yi Türkiye’nin önemli turizm merkezlerin biri haline getiriyor.
Bu yıl, 75’inci yılına giren kazılarda, 4 bin 300 yıllık örgülü bir hasır bulundu. Hasırı gün yüzüne çıkarmak için çalışmalar başladı.
Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Kültepe kazılarına devam ettiklerini belirten Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu,
“2023 yılı Kültepe kazılarına devam ediyoruz. Kazılar, ağırlıklı olarak tepede devam ediyor. Sadece tepede değil, bizim ‘Aşağı Şehir’ ya da ‘Karum’ dediğimiz alanda da çalışmalar yaptık. Artık havaların müsaade ettiği kadarıyla devam edeceğiz. Ama en fazla 1 ay daha devam edebiliriz” dedi.
‘4 BİN 300 YILLIK BİR ALANDA ÇALIŞIYORUZ’
Bu yıl yaptıkları çalışmalarda önemli eserler bulduklarını da belirten Kulakoğlu, “Bu seneki çalışmalarda, çok farklı sektörlerde ve alanlarda çalıştık. En son kazı alanımız bizim büyük anıtsal binaların ve yaklaşık olarak tarihini söylemek gerekirse, 4 bin 250- 4 bin 300 yıllarına tarihlendirebileceğimiz bir alanda çalışıyoruz. Daha önce 2017 yılından itibaren çalışmalar yaptık. O zamandan beri burada büyük bir yapıyla uğraşıyoruz. Yapının kazısını tamamlamaya çalışıyoruz. Şu anda kazdığımız yerde geçen sene planı artık tamamen belli olmaya başlayan bir idol odası, içinde 100’den fazla idol ve heykelcik bulunan, kutsal oda olması gereken bir yapıyı açtık” ifadelerini kullandı.
‘İLK DEFA BU KADAR GÜZEL DOKUSU VE ŞEKLİ OLAN ÖRNEKLE KARŞILAŞIYORUZ’
Söz konusu yapının devamını araştırdıklarını da sözlerine ekleyen Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, “Geçen sene bulduklarımıza benzer şekilde yine idoller ve heykelcikler yandaki odadan da çıkmaya başladı. Onun yanında bir de şimdi bu sene ve geçen sene bolca gördüğümüz ithal malzemelerden bizim ‘Kernos’ dediğimiz, yuvarlak simit biçimli kapların benzerlerinden çıkmaya başladı. Bu sene, in situ dediğimiz yani yerinde kalmış vaziyette bir hasır çıkıyor. Tabi malum hasır sazdan kamıştan yapılmış bir eleman ve bu kadar uzun bir dönemde yaşamış olması mümkün değil.”
“Zaten biz artık neredeyse toz gibi izlerini çıkarmaya çalışıyoruz. Onu çıkarabilirsek müzede de sergilemeyi de düşünüyoruz. Eğer, tam anlamıyla örgüsünü ve bu yapısını kaldırabilirsek güzel bir örnek ortaya çıkacak. Aslında, bunlar yeni bir buluntu değil. Kültepe’de veya başka kazılarda da benzer şekilde örnekleri var. Ama ilk defa bu kadar güzel dokusu, dokuma şekli belli olan bir örnekle karşılaşıyoruz. Hatta bu hasırın yanında püskülü de var. Hasırla birlikte kocaman bir püskül de ortaya çıkardık. Bakalım odanın diğer kısımlarında neler gelecek. Bunları da araştırmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
‘KALINLIĞI 2-3 MİLİMETRE’
Hasırın estetik anlamda güzel bir örnek olmasının önemine vurgu yapan Kulakoğlu, “Aslında bakarsanız her zaman için bu tür organik malzemeler çok yaşayamaz ve bu kadar uzun süre kalamaz. Yani ağaç bile kalsa ya kömürleşmiş olarak kalır ya da izleri kalacaktır. Yine aynı şekilde bu örnekte de izleri kalmış. Ama izleri biraz daha kalın ve biraz daha derin.”
“Herhangi bir şekilde değdiğiniz anda neredeyse ortadan kalkacak hale gelmiş kül malzemeler bunlar. Ama arkadaşlarımız kazarken iyi bir şekilde tespit etti. Dokusunu, püskülünü, çok ince liflerine kadar görebilmek mümkün oldu. Kalınlığı şu anda 2-3 milimetredir. Ama dokuma açısından önemli” ifadelerini kullandı.
Yorumlar kapalı.