Bilim dünyası, aşkı, biyolojik, psikolojik ve sosyal bir olgu olarak açıklayabilir. Aşk, bilimsel perspektiften birçok farklı şekilde ele alınabilir, çünkü aşkın kendisi karmaşık ve çok boyutlu bir duygu durumudur.
BEYİN DOPAMİN SALGILAR
Aşık olduğunda beynin, dopamin salgılar. Dopamin, mutluluk ve ödül hissini artıran bir hormondur. Bu yüzden aşık olduğunda kendini enerjik, mutlu ve adeta havalarda hissedersin.
AŞK, BEYNİNİN MANTIK MERKEZİNİ KAPATIR
Aşk gerçekten de gözleri kör ediyor! Bilim insanları, aşık olduğumuzda beynin mantık ve eleştirel düşünmeyle ilgili bölgelerinin (prefrontal korteks) aktivitelerinin azaldığını keşfetti. Bu yüzden, aşıkken partnerimizin kusurlarını fark etmemek veya onları aşırı idealize etmek çok normal.
AŞIKKEN BEYNİN BAĞIMLI GİBİ DAVRANIR!
Araştırmalar, aşkın beyindeki bağımlılıkla ilgili bölgeleri harekete geçirdiğini gösteriyor. Bu yüzden, aşık olduğunda sevdiğin kişiyi sürekli düşünmekten kendini alamazsın. Ondan gelecek mesajlar ve ilgi beyninde “ödül” hissi oluşturur.
AYRILIK ACISI, FİZİKSEL ACI GİBİ HİSSETTİRİLİR
Ayrılıklar neden bu kadar acı veriyor? Çünkü beynin, duygusal acıyı fiziksel acı gibi algılıyor! MRI taramaları, terk edilmenin ve fiziksel yaralanmanın aynı beyin bölgelerini aktive ettiğini gösteriyor. Yani, gerçekten de “kalp kırıklığı” sadece mecazi bir tabir değil.
AŞIKKEN STRES SEVİYEN ARTAR
İlginç ama gerçek: Aşık olmak stresi azaltmaz, tam tersine artırabilir! Başlangıç aşamasında aşık olan kişilerin kortizol (stres hormonu) seviyeleri yükselir. Bu da ilk buluşmalarda neden kalbinin deli gibi çarptığını ve elinin ayağının titrediğini açıklıyor.
UZUN SÜRELİ AŞK, BEYNİ SAKİNLEŞTİRİR!
İlk başlarda kaotik olan aşk, zamanla huzur verici bir hâle gelir. Araştırmalar, uzun süreli ilişkilerde dopamin seviyelerinin dengelendiğini ve oksitosin (bağlanma hormonu) salgısının arttığını gösteriyor. Yani, aşkın ilk heyecanı biraz yatışsa da, yerini daha derin bir bağlılığa bırakıyor.