Denizcilik sektöründeki travmalar!

denizz

Hayata ve sevgiye giden yolculukta bir şeyler yolunda gitmez. Travma diye tanımladığımız ve yaşamımızı etkileyen durumlar olur. Bilinenin aksine, bir durumun travma sayılabilmesi için çok büyük bir olayın gerçekleşmesine gerek yoktur. Travma özneldir. Yani bir olayın travma mı yoksa sadece stres olarak mı deneyimlenmesi, kişinin hikayesine ve sinir sistemine bağlıdır. Bu nedenle tanımlaması zor olabilir. Şiddete maruz kalmak, ayrılık ya da savaşa tanık olmak kimileri için travmatik ve yaşam boyu sürebilecek yaralar açarken bazıları için yüksek stres kaynağı olabilir. Travma olması için sinir sisteminin taşıyabileceğinden daha ağır gelmesi gerekir. Bununla birlikte bazen hayati tehlike arz etmeyen durumlar ya da kötülüğe maruz kalan bir olaya tanıklık etmek de travma nedeni olabilir. Bir kazaya tanık olmak veya kazanın içinde bulunmak, bireyin bilinçaltında travma yaratabilir ve bu travma, uzun vadede mental sağlık sorunlarına yol açar.

Beyin-zihin, Ruh-Kalp, Beden-Duyular bütün yaşanılan durumlardan etkilenir

Anne karnına düştüğümüz andan itibaren dışarıda olanları hissedip ve bunun da ötesinde 3 kuşak boyunca anne-baba köklerimizden gelen pek çok duygunun etkisinin genlerle geçtiğini epigenetik biliminin yardımıyla biliyoruz. Bununla birlikte beden formunda her duygunun bağlı olduğu bir organımız ve dolayısıyla her yaşanılan duygunun kaydı var. 

Bilinçaltı, farkında olmadığımız, ancak düşünce davranış ve duygularımızı etkileyen zihinsel süreçlerin toplamıdır. Otomatik davranışlar, alışkanlıklar, inançlar ve derin duygusal tepkiler bilinçaltında saklanır. Bilinçaltı, bilinçli zihnin kapasitesinin çok ötesinde bilgi depolayabilir.

Denizcilik Sektöründe Bilinçaltının Rolü 

Gemi kaptanlarından mühendislerine, tersane işçilerinden gemi personeline kadar birçok profesyonel, dünyanın dört bir yanında ticaretin kalbi olan bu devasa sistemin sorunsuz işlemesi için büyük bir sorumluluk taşıyor. Ancak, bu sektörün fiziksel risklerle dolu yapısı, kazalara maruz kalma ve tanık olma, çalışanların zihinsel sağlığını ciddi şekilde etkileyebilir. Bu nedenleçalışanların düşünce sistemleri, bilinç ve bilinçaltının rolü üzerine düşünmenin sektörün sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahip olduğuna inanıyorum.

Düşünce Sistemi ve Bilinçaltı: Karar Almanın Gizli Mimarı

Denizcilik sektörü, hızlı ve doğru karar almayı gerektiren birçok durumu barındırır. Bu durumlar, çalışanların bilinçli düşünme süreçlerini sürekli olarak zorlar. Ancak, insan zihni her zaman bilinçli düzeyde çalışmaz; kararlar genellikle bilinçaltının derinliklerinde şekillenir. Bilinçaltı, geçmiş deneyimler, duygular ve içgüdüler tarafından yönlendirilir ve bu da kişinin anlık kararlarına ve davranışlarına büyük ölçüde etki eder.

Tersanelerde, atölyelerde ve gemilerde çalışanlar, tehlikeli iş ortamlarında sürekli bir stres altındadırlar. Bu stres, zamanla bilinçaltında birikerek, bireylerin düşünce sistemlerinde bozulmalara neden olabilir. Örneğin, sürekli tehlike altında çalışan bir işçinin bilinçaltı, bu tehditleri önceden tahmin etmek için aşırı tetikte olabilir. Bu durum, karar verme süreçlerini hızlandırabilir; ancak aynı zamanda yanlış kararların alınmasına da yol açabilir.

Mental Sağlık: Denizcilik Sektöründe Göz Ardı Edilemeyecek Bir Gerçek

Denizcilik sektöründe çalışanların maruz kaldığı fiziksel zorlukların yanı sıra, zihinsel sağlığın korunması da büyük bir önem taşıyor. Sürekli değişen iş koşulları, uzun süreli izolasyon, aileden uzak kalma ve belirsizlik, denizcilerin mental sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerin başında geliyor. 

Kazaların Bilinçaltına Etkisi: Görünmeyen Yaralar

Sektörde yaşanan kazalar, yalnızca fiziksel yaralanmalarla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda çalışanların bilinçaltında derin izler bırakma ithimali de yüksek. 

Bu tür travmalar, bilinçaltında yerleşerek, kişinin işine odaklanma yeteneğini zayıflatabilir ve gelecekteki performansını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, bu tür deneyimler, bireylerin kaygı seviyelerini artırabilir ve güven duygusunu sarsabilir. 

Bununla birilikte insan odaklı bir yaklaşımla kurulan sistemde küçük dokunuşlarla nasıl büyük faydalar sağlandığına şahit oldum. Stresi dengelemek için gösterilen bir egzersizin kurtardığı hayatları ve olumlu etkisinin dokunduğu aileleri biliyorum. Ve bu nedenle yazmaktan, çalışmaktan, bu konuda bilimi takip edip paylaşmaktan vazgeçmemeyi seçiyorum.

Dilerim en yakın zamanda küresel ekonominin bel kemiğini oluşturan bu sektörde insan odaklı yaklaşımı olan kurumların sayısı artar. Çünkü çalışanların zihinsel ve fiziksel sağlığı, sektörün sürdürülebilirliği için vazgeçilmezdir. 

Denizcilik sektöründe çalışanların mental sağlıklarının korunması, hem bireysel hem de kolektif başarı için anahtardır.

MELİKE ESRA KARAYEL

Exit mobile version