II. Meşrutiyet nedir ve nasıl ilan edildi?

Yeni Proje (2)

19. yy’ın sonlarına doğru gelindiğinde hasta adam olarak tasvir edilen ve yıkılmaya yüz tutmuş olan Osmanlı İmparatorluğunda, 93 Harbi sonrasında ağır bir yenilgi alınmış ve II. Abdülhamid’in Ayastafanos Antlaşmasını, İngilizleri devreye sokarak Berlin Antlaşmasına çevirmesi sonucunda devlet yıkımdan kendini zar zor kurtarabilmişti. Savaş öncesinde ilan edilen I. Meşrutiyet’in ardından kurulan meclis ve düzenlenen anayasa, savaş sonrasında askıya alınmış ve böylece II. Abdülhamid’in 30 yıl sürecek baskı dönemi başlamış oluyordu.

Yıllar içerisinde yetişen genç jenerasyonlar, devletin içinde bulunduğu bu aciz durumu, meşrutiyetin yürürlükte olmamasına bağlıyordu. 1908 yılında İngiliz Kralı Edward ve Rus Çarı Nikola’nın Reval’de gerçekleştirdiği görüşme sonrasında yayılan, Makedonya’nın bırakılması ve Osmanlı İmparatorluğunun taksim edilmesi haberi üzerine bir grup genç vatansever Rumeli’de ayaklandı.

İttihat ve Terakki Cemiyeti mensubu olan bu genç vatanseverler başta, Selanik ve Manastır’da duvarlara ilânlar astılar, konsolosluklara bildiriler dağıtmışlardı. Hedefleri Meşrutiyet’in ilanıydı. Nihayetinde başka seçeneklerinin kalmadığını anlayan Binbaşı Enver Bey ve Kolağası Resneli Niyazi Bey, birlikleriyle isyana kalkıştı ve dağa çıktılar. Özellikle Enver Bey, gezdiği köylerde halk ile konuşup, nutuklar atıyor, onlara bildiriler dağıtıyordu. Gittiği yerlerdeki halkı da cemiyete üye yapmayı başaran İttihatçılar, zamanla daha çok taraftar kazanmış ve sarayın dikkatini çekmişti.

Yıldız Sarayında bulunan II. Abdülhamid başta bölgedeki faaliyetleri araştırması adına bir heyet göndermişti. Heyet keşiflere başlamıştı ancak kısa süre içinde heyetin başında bulunan Rumeli Merkez Ordusu Komutanı Nazım Paşa, Jön Türkler tarafından suikaste uğramıştı. Abdülhamid’in artık cemiyetten haberi vardı.

Enver ve Niyazi Beylerin başını çektiği isyan zamanla tüm Rumeli ordusuna yayılmış ve bütün Rumeli, Meşrutiyet hedefinde bir bütün olmuştu. Saray daha sonra bölgedeki isyanı bastırmak adına Arnavut Şemsi Paşa’yı olağanüstü yetkilerle Rumeli’ye göndermiş ve beklemeye geçmişti.

Şemsi Paşa, Balkanları çok iyi bilen ve çete faaliyetleri konusunda çok tecrübeli bir kişiydi. Amacı Arnavut askerlerle birlikte düzeni tesis etmekti. Paşa Selanik’te postaneye gitti ve saraya telgraf çekmeye başladı. Müşir Şemsi Paşa, bölgeye geldiğini, sorunu gördüğünü ve yarın çözeceğini belirttiği telgrafı saraya çekti ve postaneden çıktı. Şemsi Paşa tam postaneden çıktığı anda Mülazım Atıf Bey tarafından vurularak öldürülüyor. Şemsi Paşa’nın ölümü sonrası Abdülhamid’in iktidarını koruma umutları daha da tükenmeye başladı.

İttihatçıların direnişi, Şemsi Paşa sonrasında görevlendirilen Tatar Osman Paşa’yı dağa kaldırarak devam etti. Bu sıralarda düzenlenen Firzovik Kongresinden de Meşrutiyet’in ilan edilmesi, aksi takdirde İstanbul’a yürünüp, Veliaht Reşad Efendi’ye biat edileceği kararları alınınca II. Abdülhamid düşündü ve Hüseyin Hilmi Paşa’ya bir telgraf çekti. ’’Kimdir bu İttihatçılar Paşa?’’ Burada Hüseyin Hilmi Paşa’nın verdiği cevap ise her şeyi özetleyen cinstendi ’’Burada kulunuzdan gayri herkes İttihatçıdır’’

Tüm bu olayların ardından sarayın da telgraf yağmuruna tutulması sonucunda II. Abdülhamid, daha fazla dayanamayarak Kanun – ı Esasi’nin yeniden ilan edildiğini duyurdu. Böylece 30 yıllık süre gelen istibdad dönemi sona eriyor ve II. Meşrutiyet dönemi başlamış oluyordu.

II. Meşrutiyet’in ilanı halkta coşkuyla karşılanmış ve her taraf hürriyet, birlik, kardeşlik sloganlarıyla süslenmişti. İsyanı birliğindeki askerler ve sivil halkla gerçekleştiren Binbaşı Enver Bey ve Kolağası Resneli Niyazi Bey, hürriyet kahramanları olarak gazetelerde yer almaya başlamış ve halk tarafından coşkuyla karşılanmışlardı.

II. Meşrutiyet, Türk siyasi tarihinde modernleşme adına atılan önemli bir adım olarak yer almaktadır. Özellikle ilk siyasi partilerin kurulması, basın kanunun yeniden düzenlenmesi ve birçok kurumun yenilenmesi gibi pek çok yeniliğe bu dönemde imza atılmıştır.

Exit mobile version