Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Serinevler Spor Salonu’nda gerçekleştirilen AK Parti Adana İl Kongresi’ne katıldı. Burada partililere hitap eden Erdoğan, “Bulunduğumuz her makam, milletimizin bize emanetidir. Bu görev bize ülkeye ve millete hizmet etmemiz için tebliğ edilmiştir. Hırsı, kibri, senlik benlik kavgasını yanımıza yaklaştırmadık. Aşkla şehrimize, ülkemize, partimize ve davamıza hizmet ettik. Bizim büyük hedeflerimiz var. Bunun için gerekirse benliğimizi, nefsimizi ayaklar altına alacağız. Bunun için gerekirse gecemizi gündüzümüze katacağız. Bunun için gerekirse her türlü fedakarlıkta bulunacağız. Muhalefetin bizi çekmeye çalıştığı tuzaklara düşmeyeceğiz, iş üretmeye, hizmet üretmeye, gönül siyasetiyle gönüller kazanmaya bakacağız. Milletin gönlüne gireni, unutmayın kimse oradan çıkartamaz. Ama şunu da unutmayın. Milletin gönlünden düşeni de kimse kurtaramaz. Unutmayınız bizim bu millete sadece şükran borcumuz değil aynı zamanda can borcumuz da vardır. Bu borcu ödemenin tek yolu ise eksikleri tamamlayıp, güçlü yönlerimizi tahkim ederek partimizi daha da büyütmektir. Ülkemize daha çok eserler, milletimize daha çok hizmet kazandırmaktır. Büyük kongremizin ardından bu doğrultuda büyük bir seferberlik başlatarak seçimlerde en az yüzde 50 alma hedefimize odaklanacağız. Biz muhalefet gibi hiçbir vizyon ortaya koymadan, hiçbir program geliştirmeden, hiçbir projeye kafa yormadan siyaset yapamayız. Kart oyunlarıyla muhalefetçilik oynayanların içler acısı haline bakarak, ‘Bu iş tamam’ diyemeyiz. AK Parti’nin hiçbir mensubu sadece başkalarının zaaflarından medet umarak, armut piş ağzıma düş mantığıyla hareket edemez” dedi.
‘SURİYE’Yİ BÖLME PROJELERİ ÇÖKMÜŞTÜR’
Erdoğan, Suriye’deki gelişmelere de değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye’de Baas rejiminin 61 yıllık zulüm düzeni ve 14’üncü yılına giren kanlı savaş nihayet sona erdi. Suriyeli kardeşlerimiz özgürlükleri uğruna 1 milyon kişiyi kurban verdiler. Ama rejimin acımasız saldırılarına sabırla direnmekten bir an olsun vazgeçmediler. İnsanlığımızın ve kardeşliğimizin sınandığı bu süreçte, biz de inancımıza, kültürümüze, tarihimize yakışır bir politika izledik. Biz ne yaptık? Mazluma kucak açtık. Garibin elinden tuttuk. Yetime kol kanat gerdik. Soframıza bir tabak da muhacirler için koyduk. Hatırlayın biz mazluma, muhtaca, mağdura sahip çıkarken, 14-28 Mayıs seçimlerinde karşımızdaki aday çıktı, bir seçim vaadi olarak, ‘Hepsini geldikleri yere göndereceğiz’ dedi. Sağa sola etiket yapıştırarak Suriye’deki zulümden, işkenceden, katliamdan, terörden kaçıp ülkemize sığınan bu mazlumları hedef gösterdiler. Hitlervari yöntemlerle güya siyaset yaptılar. Peki sonuçta ne oldu? Milletimiz bu merhametsizliğe, bu vicdansızlığa, bu nefret siyasetine sandıkta gereken cevabı verdi. Sonra da partisi oturduğu koltuğu altından çekip aldı. Şimdi ne kapısını çalan var, ne yüzüne bakan var. Türk siyasi tarihinin tozlu raflarında kötü bir hatıra olarak unutuldu. Biz, bize yakışanı yaptık. Nefret siyaseti güdenler de kendilerine yakışanı yaptılar. Neticede kazanan merhamet oldu, dayanışma oldu, kardeşlik oldu. İşte bugün Arap, Türk, Türkmen, Çerkez Hristiyan, Dürzi, Nusayri ve diğer tüm unsurlarıyla Suriye özgürleşti. Dahası 13 yıllık hasretin ardından misafirlerimiz de yurtlarına, başları dik dönüyorlar. Biz, gönüllü olarak ülkelerine dönmek isteyen kardeşlerimize gereken kolaylığı gösteriyor ama kimseyi de buna zorlamıyoruz. Ülkedeki yeni yönetim, tüm dini, mezhebi ve etnik kesimleri kucaklayan mutedil bir anlayış sergiliyor. Yeni yönetimin Suriye’nin siyasi ve coğrafi birliğini sağlama yönünde gösterdiği samimi gayreti takdirle izliyoruz. Bu gelişme ile Suriye’yi 3 parçaya bölerek kolayca yutulacak lokmalar haline getirme projesi çökmüştür. Türkiye olarak Suriye’nin yaşadığı acıları ve yıkımları süratle geride bırakarak yeniden bir bütün, güçlü müreffeh bir ülke haline gelmesi için kardeşlerimize her türlü desteği vereceğiz.”
‘SADECE SİYASET YAPTILAR’
Suriye’den sonra Gazze’den de yüreklerdeki yangına su serpen müspet haber aldıklarını vurgulayan Erdoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Bizim de yoğun gayret ve telkinlerimizde Filistin direniş hareketi Hamas ile İsrail arasında ateşkes için mutabakata varıldı. 15 ay sonra inşallah Gazze halkı bir nebze olsun rahat nefes alacak. İsrail hükümeti 467 gündür uyguladığı soykırıma ve katliama rağmen Gazzeli kardeşlerimizin direniş iradesini kıramamıştır. 363 bin kilometrekare büyüklüğündeki bir alana hapsettikleri yaklaşık 2 milyon kardeşimizi aylarca bombaladılar. Çocukları öldürdüler. Hastaneleri yerle bir ettiler. Okulları, camileri kiliseleri enkaza çevirdiler. Doktorları, sağlık çalışanlarını, gazetecileri alçakça katlettiler. Gıda sırası bekleyen sivilleri vurdular. Bebekleri açlığa mahkum ederek ölümlerini seyrettiler. Tam 467 gün boyunca her türlü zulmü, her türlü gaddarlığı Gazze’de sergilediler. Ama Gazzeli kardeşlerimize diz çöktüremediler. Çoğu çocuk ve kadın 50 binden fazla insan şehit edildi. 110 binden fazla sivil yaralandı. 10 binden fazla Gazzelinin nerede olduğu hala bilinmiyor. Son asrın en büyük soykırımlarından biri, hem de 467 gün boyunca tüm dünyanın gözleri önünde yaşandı. Tüm bunlara rağmen Filistin halkı teslim olmadı, teslim alınamadı, diz çökmedi, pes etmedi. İsrail’in özellikle de Netanyahu’nun ateşkes ihlallerinde sicilinin epey kabarık olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu sefer buna izin verilmemelidir. Gazze’de tekrar eskiye dönülmemesi için herkes üzerine düşeni yapmalı. İsrail üzerinde sürekli baskı kurulmalı. Türkiye olarak nasıl 467 gün boyunca Gazzeli kardeşlerimizi bir an olsun yalnız ve sahipsiz bırakmadıysak, inşallah ateşkes döneminde de Gazze’nin kanayan yaralarını sarmak için tüm imkanlarımızı harekete geçireceğiz. Savaş ve insanlık suçu işleyenlerden tek tek hesap sorulması amacıyla verdiğimiz mücadele, artarak devam edecek. Gazzeli kardeşlerimi bir kez daha muhabbetle selamlıyorum. Desteğimiz ve duamız Gazzeli kardeşlerimizle. İnşallah ateşkes döneminde de Gazze’nin kanayan yaralarını sarmak için tüm imkanlarımızı harekete geçireceğiz. Biz mazlumdan, mağdurdan, adaletten yana tavır aldık. Avrupa bize ne der, Amerika bize ne der, siyonist lobi bize ne der, bunların hiçbirine aldırmadık. Hiçbirine kulak asmadık. ‘Bizim yerimiz, mazlumun yanıdır’ dedik. Bütün dünya sağır ve dilsiz kesilmişken, bu kardeşiniz hakkı söyledi. Hiç kimseden çekinmeden haklının yanında yer aldı. Elbette bu uğurda ciddi bedel ödedik. Haksız yere eleştiriye muhatap olduk. Ahlaksız ve alçakça iftiralara maruz bırakıldık. Aslını çok iyi bildikleri halde ticaret konusundan silah ve yakıt meselesine kadar ellerine ne geçerse hoyratça üzerimize fırlattılar. Bunların hiçbirini unutmadık. Filistinli ve Suriyeli kardeşlerimizin Türkiye için dua ettiği bir dönemde 3-5 oy uğruna yalan söyleyen müfterileri unutmadık ve unutmayacağız. Filistin davası gibi milli bir meselede, Türkiye düşmanlarının kuklası haline gelenleri unutmadık ve unutmayacağız. Açık ve net söylüyorum, bunları yapanların derdi hiçbir zaman Filistin olmadı, bunların derdi Gazzeli masumlar, mazlumlar olmadı, Suriyeli muhacirler olmadı. Sadece siyaset yaptılar. Sadece mazlumları istismar ettiler. Bu insani trajedileri oy devşirmek için pervasızca kullandılar. Şüphesiz tarih, en büyük hakemdir. Kimin haklı kimin haksız olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Gelecekte her iki meselede de Türkiye’nin nasıl izzetli, nasıl vicdanlı, yürekli bir duruş sergilediği, Allah’ın izniyle daha iyi anlaşılacaktır.”
‘GİDİN KART OYUNU OYNAYIN, KIRMIZI KARTLARDAN PUZZLE YAPIN’
Erdoğan, konuşmasında ana muhalefete yönelik şöyle dedi:
“Biz gerek içeride, gerek dışarda çok boyutlu çok kapsamlı, her aşaması hesaplanmış, bir strateji yürütürken, ana muhalefetin durumunu siz de görüyorsunuz. Vizyon, proje, eser, ülkeye ve millete hizmet etmek gibi bir dertleri yok. Hadi bunları bir tarafa bıraktık. Biraz ciddiyet, ağırbaşlılık arıyoruz, onu dahi bulamıyoruz. Siyaset mi yapıyorlar, lunaparkta oyun mu oynuyorlar, anlayabilene aşk olsun. Gençlerin, çocukların eğlencesi haline geldiler. Tabii bir de kendi içlerinde eksik olmayan kavgaları var. Kim kimi hançerliyor, kim kimin kuyusunu kazıyor belli değil. İş yapmak, hizmet üretmek yerine sürekli birbirlerine çelme takma peşindeler. Artık ayyuka çıkan yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlük vakalarını burada saymıyorum bile. Çünkü orası tam anlamıyla bir gayya kuyusu. Deşildikçe, üzerine gidildikçe, kabuğu kazındıkça altından daha beter, daha utanç verici skandallar patlak veriyor. Para kuleleri, şişirilmiş konser faturaları ve ihale yolsuzlukları dışında, ‘İşte bizim eserimiz’ diye gösterebilecekleri hiçbir icraatları yok. Şimdi de çıkmışlar, savaş ilanından söz ediyorlar. Bir de ‘Biz bilmiyoruz, sen nasıl biliyorsun?’ diyorlar. Sayın Özel’e buradan soruyorum; Ya Allah aşkına sen neyi biliyorsun da bunları bileceksin? Neyi takip ediyorsun da bunları takip edeceksin? Esenyurt’u mu takip ediyorsun? Beşiktaş Belediyesi’ni mi takip ediyorsun? Oralarda olan şu son gelişmelerden hala haberin yoksa, sen artık bu görevi bırak. Herhalde birileri de gelip zaten elinden bu görevi alacaklar. Esad uçakla kaçarken, ‘Bir an önce Esad’la görüşülmeli’ diyecek kadar hadiselere bigane olan sen değil misin? Milletin bildiğini sen bilmiyorsan bu kimin suçu? 85 milyonun takip ettiğini, sen takip etmiyorsan bu kabahat kimin? Yargıyı, bizi, mahkemeleri suçlayacağına, CHP’yi zehirli bir sarmaşık gibi saran bu soygun düzeniyle gidip mücadele etsene. Şayet harami arıyorsan, etrafını çevreleyen haramilere baksana. Hani o meşhur şiirinde Ülkü Tamer ne diyor; ‘Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten’ diyor ya, Sayın Özel’in yargıya akseden yolsuzluk davaları üzerinden savurduğu tehditler de tam olarak böyle. Hem dersini bilmiyor, hem de cehaletini bağırarak, çağırarak Türk siyasetine hiç yakışmayan ifadeler kullanarak kapatmaya çalışıyor. Her suçüstü yakalandıklarında 3-5 gün aslan kesiliyorlar fakat daha sonra süt dökmüş kediye dönüyorlar. CHP Lideri Sayın Özel’e samimi tavsiyem şudur, siz bu işleri bırakın, siz gidin kart oyunu oynayın, siz gidin poker masalarında kart dağıtın, kırmızı kartlardan puzzle yapın. Onlarla oynayın, onlarla oyalanın.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında Adana’ya yapılan yatırımları anlatıp, AK Parti’nin İl Kongresi’ne katılmak üzere Mersin’e geçti.