Mimar ve sanatçı Melek Zeynep Bulut’un performatif, deneysel bir mekan kurgusu olan ödüllü eseri ‘Açık Yapıt ‘ Cumhuriyetin 100’üncü yılı kutlamaları kapsamında özel davetle Atatürk Kültür Merkezi’nde sergilenmeye başlanmıştı. Eserin yoğun ilgi gördüğünü söyleyen Bulut, “Taksim’in çok güçlü bir duygusu var. Türkiye’de ilk günden beri çok beklenen bir sergiydi. Biz Londra’da işi duyurduğumuz andan itibaren insanlar ‘Açık Yapıt Türkiye’ye ne zaman gelecek’ diye soruyorlardı. Dolayısıyla ilk gün bir izdihamla karşılaştık. Açılışı yaptık ve dışarıya çıktığımızda dev bir insan kitlesi vardı. Bizim için çok büyük bir mutluluk şu anda da ziyaretçilerimiz gelmeye devam ediyor. Ben de buradayım, insanları ağırlamaya özen gösteriyorum” dedi. ‘Açık Yapıt’ Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde 19 Kasım’a kadar ziyaret edilebilecek.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel davetiyle, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 100’ncü yıl kutlamaları kapsamında sanatçı Melek Zeynep Bulut’un eseri ‘Açık Yapıt’ AKM’de sergileniyor. Eser, haziran ayında, Londra Dizayn Bienali’nde Somerset House’da sergilenmesinin ardından; 47 ülkede 22 üniversite arasından seçilerek Public Award’ı da kazanmıştı. Londra Dizayn Festivali’nin 20’nci yıl Özel Seçkisi‘ne de davet edilerek Thames Nehri üzerinde, Londra silüetinde sergilenmişti.
Akustik ve mimari ögeleri de barındıran ‘Açık Yapıt’ Mayor of London ve Victoria & Albert Müzesi’nin de jürisinde yer aldığı ‘Son 20 yılın en etkili işleri’ seçkisinde ‘The Red Book’ içerisinde listelenen 30 eserden biri olmuştu.
“ÇOK GÜZEL YORUMLAR ALDIK”
Sanat ve mimarlık alanında ortak disiplinlerde eserler ürettiğini belirten Bulut, “Eserimiz bir yerleştirme sanatı ürünü, bir açık yapıt. Haziran ayında ilk kez Londra Bienali’nde sergiledik, yaklaşık 1 aylık bir sergi yaptık. Bu sergide ödül aldık. Ödülün ardından eserimizi tekrar Londra’da, bu kez başka büyük bir etkinlikte Londra Tasarım Festivali’nde Türkiye’yi temsilen sergiledik. Orada da insanlardan güzel bir geri dönüş aldık, yüz binlerce insan ağırladık. Eserimiz Kırmızı Kitaba da girdi, çok güçlü bir etki uyandırdı. Çağdaş sanat otoritelerince çok güzel yorumlar aldı” diye konuştu.
“BURADA YERLEŞMEME HALİNİ SERGİLİYORUZ”
Eseri anlatan Bulut, “Taksim’in çok güçlü bir yapısı var. Açıkçası burası çok parçaların bir araya geldiği kendi aidiyeti olan ve hiç olmayan yer. Bizim eserimizde temelini yanında götüren bir anıt. Baktığınızda anıtsal bir form görüyorsunuz. Bir sanatçı imzasından daha ziyade bu eserde aslında bütün insanlığın zihninde alışık olan bir formun kendi içinde bir çözünmesi var. Temelini yanında götüren bir açık yapıt, dolayısıyla bu yerleşmeme halini burada sergiliyoruz. AKM’deki kürasyonumuz; dünya dediğimiz bu katılığa aslında bütün bu kavramlardan yukarı çıkarak daha üst bir bilinçle hareket ederek dünyaya yerleşememe halimiz. Bu insan olmanın getirdiği katılık. Aslında varlığımızın daha geniş bir bilince temas ediyor olma bilgisi bizi heyecanlandırıyor. Bu eserle tam da böyle bir noktaya değinmek istiyoruz. AKM’de bu eserin temasını en iyi anlatan noktaya eserimizi yerleştirdik” ifadelerini kullandı.
“İNSANİ KAVRAMLARA DEĞİNİYOR”
Açık Yapıt’ın temaları üzerinde yıllardır çalıştıklarını ifade eden Bulut, “Hareketli ve sesli yüzeyler, duyulara temas eden mekanlar benim 10 yıldır İstanbul’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaptığım üretimler. İlk kez Londra Bienali’nde sergiledik. Açık Yapıt ile yaklaşık 4 ayda 3’üncü uluslararası sergimiz. Türkiye’de ilk kez 29 Ekim’de Cumhuriyetin 100’üncü yılında Kültür Bakanlığımızın davetiyle Taksim Meydan’ında eserimizi sergiliyoruz. Aslında buradaki teması tüm bu insan olmayı, sıkışmanın getirdiği bir yersizlik ve aidiyetsizlik üzerine nazikçe bir yerleşmeme hali, daha çok insani kavramlara değiniyor. Toplumlardan ve diğer şeylerden aslında çok uzak. Daha evrensel bir mesajı var. Bu anlamda aslında bir deneyim tasarımı, herkesi deneyimlemeye bekliyoruz” dedi.
“KENT YERLEŞTİRMELERİNİN AYRIŞMASI ÇOK ÖNEMLİDİR”
Eserin insanda yarattığı duygunun herkeste farklı olacağını söyleyen Bulut, “6 milyar insan varsa, 6 milyar bilinç var demektir. Kimsenin duygularını ve buradaki deneyimini bilmiyoruz ama genel olarak bir kent nesnesi ürettiğinizde kentle bütünleşmesi ve objeleşmemesi an meselesidir. Bu kent yerleştirmelerinin ayrışması çok önemlidir. Açık yapıtın bundan ayrıştığını görüyorum. İnsanların bakar bakmaz bu bir heykel ya da bir sanat eseri dediklerini duyuyorum. Tam da istediğimiz o eşiklere temas etme halini görüyoruz. Ne içeride ne de dışarıda olma halini insanlar tam anlayamıyorlar. İnsanlar Taksim’den esere bakarken eser de onlara bakıyor ve bu deneyimleri gözlemliyoruz” diye konuştu.
“İLK GÜN BİR İZDİHAMLA KARŞILAŞTIK”
Esere ilişkin geri dönüşleri değerlendiren Bulut, “Çok bir fark yok aslında, çünkü evrensel bir iş yapıyoruz. Bu insana temas eden ve kültürel kimliklerden arınmış bir iş. Londra’da uzun süre iki büyük sergide sergilendi ve buraya yeni geldi. Londra’daki sergilerde ilk gün bir köşe yazısı yazılmış ve bu anıtın güzel sembolik bir anlamı olduğuna değinilmişti. İnsanlar bütün sergi boyunca sallanan anıt diye bunu ziyaret etmeye geldi. Türkiye’de de zaten ilk günden beri çok beklenen bir sergiydi. Biz Londra’da işi duyurduğumuz andan itibaren insanlar açık yapıt Türkiye’ye ne zaman gelecek diye soruyorlardı. Dolayısıyla ilk gün bir izdihamla karşılaştık. Açılışı yaptık ve dışarıya çıktığımızda dev bir insan kitlesi vardı. Bizim için çok büyük bir mutluluk şu anda da ziyaretçilerimiz gelmeye devam ediyor. Ben de buradayım, insanları ağırlamaya özen gösteriyorum” ifadelerini kullandı.
“BİR YERE AİT OLMAMAKLA SABİT OLMAMAK AYNI ŞEY DEĞİL”
Açık Yapıt’ın mühendislik ve sanat birlikteliği olan bir iş olduğunu söyleyen Bulut, şunları ekledi:
“En temelinde şöyle bir şey var; bir anıt yaparsanız onun orada kalmasını istersiniz çünkü anıtlar böyle insanlığa bildirilerde bulunan aslında daha katı eserler. Biz dedik ki tiyatral bir anıt yapıyoruz ve bu anıtın temeli onunla birlikte gelmeli. Çünkü vurguladığı mesaj yersizlik. Burada Doç. Dr. Mehmet Selim Ökten ve ekibi ile çalıştık. Eserin temeli onunla beraber hareket ediyor tıpkı örümcek ağı gibi zeminde birleşiyor. Böyle bir metaforla ve mühendislikle birleşmiş oldu. Bir yere ait olmamakla sabit olmamak aynı şey değil. Bir yere ait olur ama eğreti durması zaten onun teması ben daha çok bundan bahsediyorum. Tabi ki bir yerde kalıcı olarak durabilir ama Londra’daki ikinci sergide nehrin üstünde siluete asılı bir anıttı ve o aidiyetsizlik temasını çok iyi veriyordu. Burası da geçici bir sergi ama buradaki sergisinde de buraya sıkışık tiyatro sahnesi gibi davranıyor dolayısıyla bu zaten bir yersizlik ama göçebelik anlamında değil.”
“NEFES ALAN BİR ANIT TASARLAMIŞ OLUYORUZ”
Eserin yüzeyini özel kimyasallarla temizlediklerini söyleyen Bulut, “Metal bizim 5’inci madde dediğimiz ve oksijenle temas halinde olması iletken bir madde. Metal bizim burada hem duyguyu hem de ısı ve birçok şey geçirmemizde önemli. Yüzeyini özel kimyasallarla temizliyoruz, doku oluşturuyoruz ve oksijenle sürekli dönüşen değişen paslanan daha doğrusu nefes alan bir anıt tasarlamış oluyoruz” dedi.
“BU İŞİ ANLATMAK ÇOK BÜYÜK BİR GURUR”
Eserle ilgili geri dönüşlerden çok mutlu olduğunu söyleyen Bulut, “Bir Türk kadın sanatçı olarak bu kadar kısa bir sürede 3 uluslararası sergi yapmak ve Cumhuriyetin 100’üncü yılında bu işi ülkemize getirmek beni çok mutlu ediyor. Londra’dayken sergiye Türklerin sergisi diye geliyorlardı. Bu iş ödül aldı ve kitaplara girdi. Bu işi anlatmak çok büyük bir gurur ve çocuklarımıza anlatacağımız güzel hatıralar var, çok mutluyum. 19 Kasım’a kadar Atatürk Kültür Merkezi’ndeyiz. Ziyaret edebilen herkesi bekliyoruz” diye konuştu.