Fransız Yeni Dalga Sineması nedir, ne zaman başladı, ne zaman bitti ve sinemaya ne gibi yenilikler kazandırdı?

Fransız Yeni Dalga Sineması nedir, ne zaman başladı, ne zaman bitti ve sinemaya ne gibi yenilikler kazandırdı

1951 yılında genç bir Fransız film kuramcısı olan Andre Bazin’in, ’’Chairs du Cinema’’ adlı sinema dergisini çıkarmasıyla başlayan süreçte, dergiye yeni katılan genç sinema eleştirmenlerinin yazılar kaleme alması ve zamanla dünya sinemasına damga vuracak olan yönetmenlere evrilmesi ile Fransa’da büyük bir sinema akımı başlamış oluyordu.

AKIMIN BAŞLANGICI

Sinema, 1895 yılında başlayan macerasında 1895 – 1950 yılları arasında pek çok gelişmeler kaydederek yeni akımlar ortaya çıkarmıştır. 1950’li yıllara geldiğimizde dünya yıkıcı bir savaştan çıkmış ve toplumlar yeniden inşa sürecine girmiştir. ‘’Bu inşa sürecinde; Japonya’nın, Kanada’nın, İngiltere’nin, İtalya’nın, İspanya’nın ve ABD’nin kendi yeni dalgaları ya da sinema okullarında eğitim almış, çoğu sinema dergilerinde yazı yazan ve yine çoğu endüstrideki eski kuşaklara karşı isyan içinde olan genç sinema grupları vardı. Bu grupların en etkilisi Fransa’da ortaya çıktı.

I. Dünya Savaşı sonrası ABD tıpkı İtalya ve diğer ülkelerde yaptığı gibi Fransa’da da sinemaları ele geçirerek kültür emperyalizmini hız kesmeden sürdürmeye devam etmiştir. Buna karşın Fransa’da 1949 yılında bazı düzenlemeler yapılmıştır. Vizyona girecek filmlerin en az %37’sinin yerli olması kararı alınmıştır. Akımın ortaya çıkması yönündeki en önemli adım ise André Bazin’in 1951 ylında Chairs du Cinema dergisini çıkarmaya başlaması olmuştur. Yeni dalga akımı fikirleri bu Fransız kuramcının çıkardığı dergi etrafında şekillenmiştir.

1950’lilerin ortasında çıkan akımın başlıca yönetmenleri Godard, Truffaut, Alain Resnais’dir. Bu yönetmenler de Fransız film kuramcısı Andre Bazin’in çıkardığı “Chaiers du Cinema”da yazarak işe başlamışlardır. ‘’Sesli sinemanın ortaya çıkışından sonra doğan bu genç yönetmenler bir sinema kültürüne ve mirasına sahiptirler. Bazin’in de düşüncelerinin etkisinde kalan bu genç yönetmenler çoğunlukla dönemin saygın yönetmenlerini köşe yazılarında eleştirmeyi alışkanlık haline getirmiştir.

Yeni Dalga (Nouvelle Vague) adı, ilk kez Françoise Giroud’un Express dergisinde 1957’de yayınlanan sosyolojiyle ilgili bir yazısında geçmiştir. Bir silkinme, yenilik hareketini başlatan ve yeni kuşak yönetmenlerden oluşan bu dönem, ard arda gelen dalgaları anımsattığı için sonrasında sinema eleştirmenlerince Yeni Dalga olarak adlandırılmıştır.

TEORİDEN PRATİĞE ADIM VE SİNEMAYA GETİRDİKLERİ YENİLİKLER

Eleştiri yazıları yazmak bu gençleri tatmin etmedi. Güçlü bir şekilde film çekme isteği duydular. Arkadaşlarından borç para alma yoluyla ve dış mekanlarda çekimler yaparak onlar kısa filmler çekmeye başladılar. 1959’da onlar hesaba katılması zorunlu bir güç haline gelmişlerdi. O yıl, Rivette – Paris nous appartient (Paris Belong to us), Godard – À Bout de souffle (Breathless), Chabrol ikinci uzun metrajı Les Cousins filmlerini yaptılar ve Nisan ayında Truffaut’un Les Quatre cent coups (The 400 Blows) filmi Cannes Film Festivali’nde büyük ödül kazandı.

Bu genç yönetmenler sinema sektörüne giriş yaptıktan sonra, yıllardan bu yana süre gelen klasik anlatı sinemasına meydan okumaya başladılar ve tabuları yıkarak, pek çok alanda yeni denemeler yapmaya başladılar. Özellikle çoğunun sinemaya dair fikirlerinin olması ve bu alanda kapsamlı araştırmalar yapmaları Fransa’nın çevresini değiştirdi. Paris Sinematek’te yayınlanan film gösterileri ve tartışmalarıyla halka da yeni bir kültür kazandırmayı başarmışlardır.

Başta Godard olmak üzere, akımın başlamışıyla film çekmeye başlayan, Rohmer, Rivette, Chabrol ve Truffaut gibi akımın gözde beş genç yönetmeni 1959 – 1965 arasında toplam 32 uzun metrajlı film yapmışlardır (Godard ve Chabrol sadece kişi başına 11 film yapmışlardır).

Akımın genç yönetmenleri, ’’Auteur Yönetmen’’ kavramı üzerinde durmuştur. Orson Welles, John Ford ve Alfred Hitchcock gibi yönetmenlerden fazlasıyla etkilenmişlerdir. François Truffaut bir köşe yazısında; ’’Bir uyarlamanın yalnızca bir sinema insanı tarafından yazıldığında değerli olduğunu düşünüyorum. Aurenche ve Bost (dönemin ünlü senaristleri) esasen edebiyatçıdır ve ben onları sinemaya gereken değeri vermeyerek sinemayı aşağıladıkları için kınıyorum’’ diyerek rahatsızlığının dile getirmiştir. Onlara göre yönetmen her şeyin hakimi, filmin ‘’tek adamı’’ olmalıydı. Hem senaryoyu yazan kalemi hem de görüntüleri çeken kamerayı tutmalıydı. Bunların haricinde de yine, filmin her bir noktasına müdahale edebilmeliydi. Truffaut yine bu konuyla ilgili; ’’Yapıtlar yoktur, yalnızca auteurlar (yazar/yaratıcı) vardır’’ ifadelerini kullanmıştır.

Fransız Yeni Dalga Sinemasında gerçekçilik ile belirsizliğin ön plana çıkarılmasından bahsetmek gerekir. “Gerçekçilik” açısından baktığımızda ise, 1930 – 40’lardaki Fransız Şiirsel Gerçekçiliği, 1944 – 55  arasına tarihlenen İtalyan Yeni Gerçekçi sinemasını örmek almıştır. Yeni Dalga Sineması yönetmenleri İtalyan Yeni Gerçekçilik akımından fazlasıyla etkilenmişlerdir. Yeni Dalga, yönetmenin kişiliğinin baskın olduğu, sübjektif bir gerçekçiliktir.

Klasik anlatı sinemasını yıkan bu gençler, sinemaya çağdaş (modern) bir anlatı getirmişlerdir. Bu anlatı kapsamında kurgu kısmında geçişsiz anlatılar kullanmaya başlamışlardır. Ana karakterle özdeşleşmenin aksine yabancılaşmayı tercih eden yönetmenler, izleyiciye gerçekten bir film izlediğini hatırlatmakta bir sakınca görmemişlerdir.

Özellikle Godard’da fazlaca gördüğümüz film jenerikleri kısmında daha yenilikçi yöntemler kullanmışlardır. Ayrıca akımın en önde gelen yönetmenlerinden olan Jean – Luc Godard, dünya sinemasına ’’Jump Cut’’ adlı geçişleri kazandırmıştır (Jump Cut’ın ilk kullanıldığı Godard filmi olan ’’Serseri Aşıklar’’ filminde bilinçli olarak kullanılmamıştır. Godard, filmi 1.30 saati aşmayacak şekilde yapımcıyla anlaşma yapmıştır ama filmin süresi fazla olunca, filmin bazı sahneleri kesilmiş ve kesilen sahneler Jump Cut olmuştur. Godard daha sonra bunu diğer filmlerinde de kullanmıştır).

Hareketli kamera açıları ve yeni tarzda bir renk kullanımını seçen yönetmenler, filmlerinde asıl patronun yönetmen olduğunu seyirciye hissettirmişlerdir. Açık uçla biten ve çoklu anlatıma sahip olan filmler, izleyiciye filmi aktif bir şekilde izletmektedir.

Yeni dalga filmlerinde rastgele bir mizah söz konusudur. Yönetmenler bilerek film ile oynar. Örneğin; Godard’ın ’’Band of Outsiders’’ filminde üç karakter bir dakika boyunca sessiz kalmaya verirler ve Godard buna uyarak bütün sesleri kapatır. Çoğunlukla mizah anlaşılması zor göndermelere yer verir ve bu durum da anlaşılmazlık yaratır. Fransız yeni dalgacı yönetmenler ise bu göndermeleri hayran oldukları auteur’lara saygı sunmak için kullanmışlardır.

AKIMIN SONLANIŞI

Çoğu kaynaklarda akımın bittiği yıl olarak, 1964 yılı gösterilir. 1968 politik ayaklanmasından sonra yönetmenler arasındaki ilişkiler şiddetli bir biçimde değişmiştir. Chabrol, Truffaut ve Rohmer Fransız sinema endüstrisindeki yerlerini sağlamlaştırdılar, oysa Godard İsviçre’de deneysel film ve video stüdyosu kurdu ve Rivette hayrete düşürücü karmaşıklıkta ve sürelerde anlatılar yaratmaya başladı.

1980’lerin ortasında Truffaut öldü, Chabrol’ün filmleri ülke dışına çıkamadı, Rivette belirli bir gruba hitap etmeye devam etti. Rohmer kuralları alt üst eden filmler yapmaya devam etti ve 1990 yılında Nouvelle Vague (Yeni Dalga) adında akıma yakışacak bir biçimde film çekti.

Yeni Dalga akımında varoluşçuluğun felsefi ve sanatsal hareketi etkilidir. Kişinin bireysel deneyimlerinin yaşamdan anlam çıkarmanın tek yolu olduğu fikri hemen hemen her Yeni Dalga Sineması filminde bir temadır. Bu tema yapımcıların çoğunun, karakterlerin öznel deneyimlerine ve faaliyet gösterdikleri nesnel dünyaya yönelmelerine yol açmıştır.

Fransız Yeni Dalga akımı bütün dünyaya, ilhamlarını sinemaya karşı besledikleri sevgisinden alan bir grup yenilikçi gencin, düşük bütçeler ve alışılmışın dışındaki fikirlerle neleri başarabileceğini göstermiştir.

KAYNAKÇA

  1. Bordwell, D., K. Thompson, 2012 Film Sanatı, (Çev. E. Yılmaz, E. S. Onat). Ankara: De Ki Basım Yayın.
  2. Monaco, (1977) Bir Film Nasıl Okunur? (9.Baskı) (Çev. E. Yılmaz) İstanbul: Oğlak Yayınları.
  3. Gökçe F (1997) Yeni Dalga, Sinema Akımları. (Derleme: Deniz Derman, Oğuz Onaran, Ahmet İnam, Serhat Günaydın), Med-Campus Yayınları, Ankara.
  4. The Artifice. Erişim: 09.07.2024. https://the-artifice.com/the-french-new-wave/
Exit mobile version