Nükleer santralin önceliği güvenlik!

nükleer

Nükleer Santraller Zirvesi’nin 10’uncusu İstanbul’da gerçekleşti. Ankara Sanayi Odası (ASO) ve Nükleer Sanayi Derneği (NSD) tarafından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın destekleriyle gerçekleşen zirveye ilk gün bin 600 ziyaretçi ve 252 firma katılım sağladı.

2-3 Temmuz tarihlerinde düzenlenen 10’uncu Nükleer Santraller Zirvesi (NPPES) İstanbul’da kapılarını açtı. Nükleer enerjinin global oyuncularını, tedarikçileri, akademisyenleri, sivil toplum kuruluşlarını, yerli ve yabancı nükleer enerji uzmanları ile profesyonellerini bir araya getiren zirvede nükleer enerji sektörünün sıfır karbon ekonomisindeki rolü, Türkiye’nin nükleer enerji alanındaki gelecek planları, yeni teknolojiler ve sektörün finansmanı gibi başlıklar ele alınacak. Zirveye Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Kore, Almanya, İngiltere, Slovenya, İtalya, Fransa, Bulgaristan, Hindistan, Romanya ve İsviçre’den sektör temsilcileri de katılım sağladı.

10’uncu Nükleer Santraller Zirvesi’nin açılışını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji ve Uluslararası Projeler Genel Müdürü Yusuf Ceylan, ASO Başkanı Seyit Ardıç, NSD Başkanı Alikaan Çiftçi, Akkuyu Nükleer A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Anton Dedusenko, Yeni Nükleer İzleme Enstitüsü (NNWI) Başkanı Tim Yeo ile Şangay Nükleer Mühendislik Araştırma ve Tasarım Enstitüsü (SNERDI) Uluslararası Projeler Başkanı Min FEI gerçekleştirdi.

Zirve kapsamında Mersin’de yapımı devam eden Akkuyu NGS’deki güncel durum da değerlendirildi. Akkuyu’daki birinci güç ünitesinde inşaat ve kurulum çalışmalarının tamamlandığını aktaran Akkuyu Nükleer AŞ Üretim ve İnşaat Organizasyon Direktörü Denis Sezemin, “Birinci güç ünitesinde, özellikle reaktör binasında çok önemli bir aşamaya gelindi. Burada yakıt yükleme makinası diye tanımlanan çok önemli bir ekipmanın kurulumu devam ediyor. Bu ekipman kurulduktan sonra reaktöre yakıtın yüklenme işleminde önemli bir aşamaya geçilecek. Bir güç ünitesinin devreye alınması sadece temiz elektrik enerjisinin üretimini ifade etmez, bölgedeki tüm altyapıyı etkiler. Akkuyu’daki nükleer santral 4 güç ünitesinden oluşuyor, bu dört güç ünitesinin tamamı devreye alındığında 1 yılda Türkiye için 18 milyon ton karbondioksiti önleyecektir. Ayrıca bu dört güç ünitesi devreye alındığında 35 milyar kilovat elektrik üretimi yapılacaktır. Bu da tek başına İstanbul’un elektrik ihtiyacının karşılanmasını sağlayacaktır. Nükleer santral devreye alındıktan sonra sadece bölge değil, Türkiye genelinde olumlu yönde değişiklikler olacaktır. Öncelikle Türkiye önemli bir deneyim sahibi olacaktır. Türkiye’de nükleer sektörün gelişmesiyle diğer sektörler de olumlu anlamda bu etkiden faydalanacaktır. Bölgesel anlamda ise hem üstyapı hem de altyapıda yukarı yönlü bir ivmeye vesile olacaktır. Öte yandan Akkuyu NGS, bulunduğu bölgede en fazla vergi ödeyen tesis olacak. Dünya genelindeki deneyimlere bakıldığında; nükleer santralde istihdam edilen 1 kişi, yan sanayilerde 10 kişilik istihdam yaratmaktadır. Bu Türkiye için de ekonomik anlamda önemli bir katkı olacaktır. Dolayısıyla nükleer güç santralinin devreye alınmasındaki uzun süreç Türkiye’ye önemli ölçekte deneyim ve istihdam sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

“GÜVENLİK SİSTEMLERİ OLUŞTURUYOR”

Nükleer santrallere karşı olumsuz yaklaşımlara yönelik de değerlendirmelerde bulunan Sezemin, “Rusya Federasyonu’nda halihazırda faaliyet gösteren nükleer güç santrallerine yakın bölgelerde yaşayan halkın yüzde 90’ı bu üretimi destekliyor. Çünkü olumlu etkileri birebir deneyimliyor. Rosatom, Akkuyu NGS projesinde en modern güvenlik önlemlerini alıyor ve buna yönelik üst düzey güvenli reaktörler kullanıyor. Akkuyu’da Nükleer Düzenleme Kurulu’yla yoğun iş birliği içerisinde çalışmalar yürütülüyor. Nükleer Düzenleme Kurulu’nun denetlemelerine ilaveten bağımsız yapı denetim kuruluşları da çalışmalarımızın her aşamasını denetliyor. Nükleer tesisler, inşaat aşamasında iç ve dış etkenlere dayanıklı şekilde tasarlanıyor. Tsunami, deprem gibi doğal afetlere dayanıklı bir şekilde tasarlanıyorlar. Bir nükleer tesisin yapımındaki maliyetlerin yüzde 40’ını güvenlik sistemleri oluşturuyor. Dolayısıyla tüm maliyeti dikkate aldığımızda yüzde 40 hiç de azımsanmayacak bir rakam” dedi.

 

Exit mobile version