İki meslektaşın ilk nefes hikayesi

organ nakli (3)

Türkiye’de organ bağışı bekleyen hastalar için toplumsal farkındalık ve ortak bilinci artırmak amacıyla 3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası kapsamında Organ Nakli Koordinatörleri Derneği (ONKOD) ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen etkinlikte, ‘İzin Ver, Yaşasın’ temalı Türkiye’nin en büyük iyilik hareketi başlatıldı.

Ülkemizde organ bağışı bekleyen hasta sayısı hızla artarken, bağış sayısının yetersizliğine vurgu yapıldı. 2008-2023 arasında ‘hayattayken organ bağışına izin vermiş’ kişilerin ailelerinin sadece yüzde 26’sının beyin ölümü sonrası organların alınmasına onay verdiğine dikkat çekildi. Pandemi gibi sarsıcı süreçlerin de etkisiyle ülkemizde kadavradan bağış sayılarının yılda 234’e kadar düştüğü açıklandı. ‘İzin Ver, Yaşasın’ temalı Türkiye’nin en büyük iyilik hareketi ile organ bağışının önemine dikkat çekilerek tek yaşam şansı organ nakli olan hastaların yaşadığı zorluklara da işaret edildi.

Düzenlenen basın toplantısına Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü ve ONKOD Başkanı Nilgün Bilal, Başkan Yardımcısı Dr. Rahmi Baykan, Genel Sekreter Türkan Yılmaz Ulusoy, Yönetim Kurulu Üyeleri Aynur Gör, Dr. Ata Bozoklar ve Nezahat Bingöl’ün yanı sıra, organ nakli geçirmiş hastalar ve yakınları yer aldı.

ONKOD Başkanı Bilal, “Canlıdan nakillerde dünyada 1’inci sırada olmamıza rağmen, kadavradan nakillerde maalesef kötü durumdayız. 2021’de 305 olan Türkiye’deki toplam kadavra donör sayısı, 2022’de 234’e kadar geriledi. 30 bini aşkın hastanın organ nakli beklediği ülkemizde bu sayılar, durumun sıkıntısını ortaya koyuyor” dedi.

O İLK NEFESİN ARDINDAKİ HİKAYEYİ ANLATTILAR

Nilgün Bilal ile akciğer nakilli olan meslektaşı Aygün Mengelli, aynı etkinlikte bir araya gelerek o sürecin detaylarını da paylaştı. 27 Temmuz 2021’de Akdeniz Tıp Fakültesi Hastanesi’nde beyin ölümü gerçekleşen donörden alınan akciğer, aynı gece Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Aygün Mengelli’ye nakledilerek ona ikinci hayatını vermişti. Mengelli, bu operasyon ile Türkiye’nin en kısa süren akciğer nakli ameliyatı vakası olarak da tarihe geçti.

Bilal, o gece yaşadıkları tesadüfle ilgili duygularını şu cümlelerle anlattı: “Gece saatlerinde ameliyathanedeyim. Donörün bedeni ameliyata hazırlanıyordu. İstanbul’dan akciğer nakli ekibi geldi. Akciğer çıkarıldı ve arkadaşlara organ bekleyen hastanın kaç yaşında olduğunu sordum o an. 40 dediler, ‘Ne güzel, genç birine şans olmuş’ diye düşünürken arkadaşımız ‘Organ bekleyen hastayı tanımıyor musunuz?’ dedi. Hayır, dedim. ‘Aygün Hanım, meslektaşınız, organ nakli koordinatörü; ona nakledeceğiz’ dedi. O anda donakaldım. Biz organların kime gittiğini bilmeyiz, meslek hayatımdaki en duygulu anlardan biriydi. Çok özel, çok riskli ve büyük bir ameliyat. Odama gittim, uzun süre oturdum ve ağladım, sonra ‘Kendine gel ve dua etmeye başla, ameliyat iyi geçsin’ dedim. Sonuçta Aygün şu anda yanımızda ve çok mutluyum. Bu bizim ortak hikayemiz oldu. Organ bekleyen o kadar çok hasta var ki. Aygün, organ nakli koordinatörü olduğu için bu akciğerlere kavuşmadı. O da diğer hastalar gibi aylarca bekledi. 11 ay sonra bizim hastanemizden çıkan organ, ona nasip oldu. Son derece eşit, adil ve tüm bekleyen hastaların sadece tıbbi özellikleri ön planda tutularak işleyen dünyanın en iyi organ nakli koordinasyon sistemine sahibiz. Ama bağış sayımız yetersiz. Tüm hastalarımız için daha çok organ bağışı istiyoruz, daha çok Aygün için nefes olun, can olun diyoruz”

 

“ÖLMEK İÇİN DUA ETTİĞİM GECE UYGUN ORGAN ÇIKTI”

Doğuştan akciğer hastalığı bulunan Aygün Mengelli, yıllarca organ bekleyen hastalar için çalıştı. Mesleğinin 13’üncü yılında akciğer yetmezliği başlayıp kendisi de organ bekleme listesine girmek zorunda kalınca, emekli olmak zorunda kaldı. Artık masanın öteki tarafındaydı ve uygun organ çıkana kadar tam 11 ay ölümle burun buruna yaşamak zorunda kaldı. Uygun bağışın çıktığı gece, artık hayattan umudunu kestiği, ölmek için dua ettiğini anlatarak, zaman zaman gözleri dolarak şunları anlattı:

“Annem beyin kanaması geçirdi ve yoğun bakıma alındı. 15 gün sonra vefat etti. O sırada yoğun bakıma girmek zorunda kaldım. Ciddi bir enfeksiyon kaptım ve zaten akciğer hastalığım olduğu için durumum çok kötüleşti. 17 kiloluk oksijen cihazlarıyla dolaşmak zorundaydım artık. Cihazın bir kablosu vardı ve o kablo nereye kadar yetiyorsa özgürlüğüm o kadardı. Annemin cenazesine memlekete gidemedim. Yedisi olduğu gece çok dua ettim ölmek için. Çünkü artık hayatım dayanılmaz hale gelmişti, geçirdiğim enfeksiyon nedeniyle o kadar kötüydüm ki nefes alamıyordum. O gece bana bir şey olacağını biliyordum. Uyumak için yatağa gittim, 5 dakika sonra hastaneden koordinatörüm aradı, ‘Sana Antalya’dan organ çıktı’ dedi. O şokla istemiyorum demişim. Eşim aldı telefonu. Sonra hiçbir şey yokmuş gibi hazırlanmaya başladım, daha önceden yazdığım vasiyetimi masanın üzerine koydum, kedimin mamasını verdim, ‘cenaze evi dağınık olmaz’ diyerek evi topladım. Öleceğimi düşünerek ameliyata girdim. Organ nakli koordinatörü olunca, sürecin risklerini de biliyorsunuz. Gözümü açtığımda doktorum ve koordinatörüm yanımdaydı. Doktorum bu ameliyat Türkiye’nin rekoru oldu dedi. Herhalde öldüm, cennete geldim diye düşündüm. İki saat sonra da cihazdan ayrılıp ilk nefesimi aldım. İlk sözlerim anneme gidemedim olmuştu”

“SON NEFESİME KADAR ORGAN BAĞIŞINI ANLATACAĞIM”

Yaşadığı zorlu süreci atlatıp kendine geldiğinde ikinci kez dünyaya geldiğini hisseden Mengelli, “Kendime gelir gelmez verdiğim söz şuydu:

Ben yaşıyorsam Allah’ın benden istediği bir şey var. Bu topluma bir şey yapmalıyım, yaşamanın bir anlamı olmalı. Kendime söz verdim, ölene kadar son nefesime kadar, organ bağışı anlatacağım. Çok enteresan bir şey de söyleyeceğim; donörümün doğum gününü biliyorum. Kardeşimin nişan töreni, donörümün doğum gününe denk geldi ve ben o gün herkes çok sevinirken, çok ağladım. Çünkü o donörüm olmasaydı, ben kardeşimin evlendiğini göremeyecektim ve anneme verdiğim sözü yerine getiremeyecektim” diyerek sözlerini noktaladı.

Exit mobile version