Toplu arı ölümlerinin arkasında ne var? 2-3 derecelik sıcaklık farkı ölümlere neden oluyor…

Toplu arı ölümlerinin arkasında ne var 2-3 derecelik sıcaklık farkı ölümlere neden oluyor...

Son dönemde yaşanan toplu arı ölümleri endişelere neden oldu.

Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, toplu arı ölümlerinin başta iklim değişikliği nedeniyle gerçekleştiğini belirterek, bununla beraber ilaçların etkisiz kalması ve zirai mücadele ilaçlarının bilinçsizce kullanılmasının da bu durumu etkilediğini söyledi.

“Normalde kışa girildiği zaman, çevre sıcaklığı 13-14 derecelere indiğinde arılar, ‘kış salkımı’ adını verdiğimiz fizyolojik bir mekanizmaya girerler. Bu bir nevi ‘kış uykusu’ olarak da ifade edilir.” diyen Prof. Dr. Yarsan, son dönemde çevre sıcaklığının 15-16 derece bandında seyrettiğine dikkat çekerek, arıların hava sıcaklığına aldanıp kovanlarından çıktığını anlattı.

Yarsan, “İklim değişikliği arıyı etkileyecek olursa; özellikle bahar döneminde olacak şekilde birtakım problemlerin ya da toplu arı ölümlerinin yaşanması kaçınılmaz bir sonuç olur.” diye konuştu.

Toplu arı ölümlerinin sadece hava sıcaklıklarındaki düşüş ya da yükselmeye bağlı olmadığını, aynı zamanda deprem, sel, yangın gibi olaylarla da oluşabileceğini kaydeden Prof. Dr. Yarsan, şöyle devam etti:

“Aşırı yağış alınması durumunda da yine arılarda sindirim kanalında yerleşmiş olan ‘nosema’ adını verdiğimiz bir hastalığın daha fazla ortaya çıkmasına yol açar. Nosema özellikle bağışıklık sistemini etkiler, arının ve buna bağlı olarak da yine arıda hem öldürücü nitelikte hem de aynı şekilde koloninin zayıflaması niteliğindeki etkiler şekillenecektir.”

“KULLANDIĞIMIZ İLAÇLARDAN MAKSİMUM ETKİ ELDE ETMEMİZ GEREKİR”

“Yakın zaman içerisinde ülkemizde, belli bölgelerde olacak şekilde toplu arı ölümleri olmuştur. Uluslararası düzeyde de dünyada yine toplu arı ölümler olmuştur. Çünkü gelişigüzel olacak şekilde ve bilinçsiz şekilde bu zirai mücadele ilaçlarının yoğun şekilde kullanılması, beraberinde arılar üzerinde de zehirliliğe yol açacaktır. Kullandığımız ilaçlardan da maksimum etki elde etmemiz gerekir. Ama ülkemizde 2006 yılından itibaren bakteriyel kökenli hastalıklarda antibiyotiğin kullanılması yasaklanmıştır.”

“Dolayısıyla böyle bir uygulama, söz konusu olamayacaktır. Özellikle parasel etkenlere karşı, varroa hastalığına karşı antiparasel ilaçlar kullanılır. Şunun bilinmesi önemlidir; acaba kullandığımız ilaç gerçekten etkili mi? Bu etkiyi ortaya koyacak şekilde hedef niteliğindeki canlıda varroa parazitinde bir direnç gelişti mi? Bunu ortaya koymamız gerekir.”

Exit mobile version